Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (02.05.2023) – Geçtiğimiz hafta Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir dergiye Kıbrıs hakkında verdiğim röportajda ilginç bir soru ile karşılaştım.
Kıbrıs’ın işgal bölgesini bir kelime ile özetleyebilir miyim diye soruldu…
Birkaç saniye içinde aklıma gelen onca kelimeden sonra ağzımdan “yankı odası” çıkıverdi.
Bir kelimeyle özetleyememiştim ama olsun.
Bugün Kıbrıs’ın kuzeyindeki işgal rejiminde yine bir “demokrasi şöleni” heyecanı var.
Sözde KKTC’nin sözde “meclis”inden istifa eden bir kişi, yani sadece bir koltuk için seçim yapılacağından bazılarını heyecan sardı yine.
Trajikomik ve bitmeyen bir fıkra gibi…
Söylemesi acı ama Mesarya ve Beşparmak dağları arasındaki o koca yankı odasında o iğrenç kakafoniden Kıbrıslıların çoğunluğunu koruyan şey Kıbrıs’ı ortadan bölen dikenli teller ve barikatlar.
Evet, memleketimizi özgürleştirmek için yıkmak istediğimiz o dikenli teller ve barikatlar bugün Kıbrıslıların bir bölümünün kimse için bir anlamı olmayan tutarsız inlemeleriyle yarattıkları yankıdan koruyor dünyayı…
Cambridge Sözlüğü’ne göre yankı odası kısaca “insanların yalnızca bir türden görüşleri veya kendi görüşlerine benzer görüşleri duydukları bir durum” demek.
Bugün işgal bölgesindeki o “aynı türden görüş” ise neredeyse tüm “farklı türden” siyasi yapının işgal rejimini ve onun aygıtlarının kendilerini yönetmelerinin yolu olduğunu düşünmesi.
Kimisi bunu “bağımsız KKTC” diyerek yapıyor, kimisi ise “istemesem de bu bir gerçeklik” diyerek.
Kimi işgal rejiminin ona sağladığı herhangi bir koltuğa yapışıyor, kimisi ise bir koltuktan istifa ederek kahramancılık oynadıktan sonra aynı rejimin başka bir koltuğuna talip olarak.
İşgal altında “bağımsız hukuk”, “özgür basın”, “emekçi hakkı” mücadelelerinden söz eden bile var…
Neler söylenirse söylensin, hangi kitaptan ezberlenen cümleler bağırılırsa bağırılsın bu tutarsızlık her zaman aynı yere varıyor.
İşgal rejimi altında hiçbir manaya gelmeyen koltuklar için verilen mücadele, işgalin kendisine ve insanlığa karşı işlenmeye devam eden bir suç olan “yerleşimci kolonyalizmine” paravan oluyor.
Ve Rumca konuşan Kıbrıslıların geride bıraktıkları “ganimetler” üzerine kurulmuş hayatların devam ettiği o yankı odasının duvarları, dikenli teller ve barikatlardan daha önce yıkılmadan bu adaya huzurun gelmeyeceği bu topraklardaki tek gerçek olmaya devam ediyor.