Kıbrıslıların çoğu neden göç edemez?

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (10.04.2023) – Aynı amaçlar için uğraş verdiğini söyleyen düzinelerce insancığın oluşturduğu düzinelerce örgütten oluşan Türkçe konuşan Kıbrıslılar.

Bol lakırdı ve bol havalı cümle…

Beşparmak ve Mesarya’da lakırdıyı geçim kaynağına dönüştüren insanlarımız başka yerlerde tutunamıyor.

Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde ve uluslararası basına verdiğim röportajlarda “Türkçe konuşan Kıbrıslılar adadan göçecek” deyip durdum uzun süre.

Ne büyük bir yanılgı halbuki…

Bu son beş sene içinde birçok tanıdığım kişi yurtdışına gitmeyi denedi.

İngiltere, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Hollanda…

Gidenlerin birçoğu döndü, birçoğu da sıralarını bekliyor.

Göbekten bağlı oldukları işgal rejiminden çıkıp normal vatandaşlık ve fırsat eşitliği olan coğrafyalarda tutunabilmelerinin imkanı var mı?

İşgal bölgesindeki kıytırık üniversitelerden aldıkları diploma ve ondan da önemlisi eğitim ile ne yapabilirler gerçek dünyada…

Bir hava değişimi sonrası adanın işgal bölgesine dönerek küçük yerin şaklabanı olmaya devam.

Bunun tersi yok mu?

Var tabii.

Öyle de çok tanıdığım var…

İşgal bölgesinde şaklabanlıktan tatmin olmayan ve o düzen içinde yer edinemeyeceğini de bilen çalışkan insanlar.

İşgal rejimine göbekten bağlanmamış, kendini geliştirmiş ve ne yazık ki kanatlanıp uçmuş çocuklar.

Gittikleri yerde bilim insanı olmuş, sanatçı olmuş, siyasetçi olmuş kişiler.

Geçtiğimiz günlerde işte böyle bir dostum adaya gelince görüştük ve bunları konuştuk.

Uluslararası alanda başarılarından sonra şimdi ülkesine hizmet etmek için davet almış bir enstitüden.

Ülkesinin kendisi gibi “özgür” bölgelerinden.

Ne maddi ne de manevi bir katkısı olmadığı organizmadan yani devletinden sözde “hak” dilenmiyor.

“Benim yurtdışında yaşayıp bilimsel çalışma yapabilmemde Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığımın da bana katkısı oldu, şimdi geri dönüp kısa bir süre de devletime borcumu ödemek istiyorum” diyor.

Onu seneler önce gördüğümde bu düşünceler içinde değildi aslında ama işgalin ve ona karşı gibi görünüp de bağlı olan insanları görmek belki de değiştirdi kendisini.

Bu iki grup Türkçe konuşan Kıbrıslı portresini düşününce “hayat yaptığımız tercihlerin toplamıdır” sözünün ne kadar doğru olduğunu bir kere daha anlıyorum.

Aynı jenerasyon ve aynı coğrafyaya ait insanların bakış açılarındaki farklar…

Biri ne bireysel ne de ceddinin bir kuruş vergi bile vermediği ve her fırsatta küfrettiği devletin zenginliğinde “hakkı” olduğunu gözlerini aça aça söylerken, diğeri kimsenin ondan beklemediği bir farkındalık ve minnettarlık duygusu içinde.

Bu iki grup insandan hangisine ihtiyacımız olduğunun kararını size bırakıyorum.