“Azınlıkçılık” karşısında “eşit yurttaşlık”

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (03.04.2023) – “Azınlık” sözcüğünü duyan kabileci zihniyette bir toplumun parçası olan Kıbrıslıların aklına gelen ilk şey “etnisite”dir.

Halbuki bugün etnisite bireyin günlük yaşamını etkileyen en son “kimliği”.

Birey hayatı boyunca birçok değişen kimliğe sahip oluyor.

Öğrenci…

Kadın…

Eşcinsel bir birey…

İşçi veya işsiz…

Bunların sayısını istediğiniz kadar artırabilirsiniz.

Ve kimliklerin hepsi dünyanın en demokratik toplumlarında bile düzenin içinde tam anlamıyla tüm haklarına sahip olamıyor.

Her kimliğin aynı anda tüm özgürlüklere sahip olması da teknik olarak imkansız.

Ama demokrasi denilen sistem zaten hiçbir zaman bitmeyen bir denge mücadelesi.

Uzun lafın kısası bireylerin sırtında taşıdığı kimliklerin çoğu bir “azınlık” kimliği aslında.

Bu da teknik olarak herkesin aynı devletin altında ve aynı anda hem azınlık hem çoğunluk olabildiği gerçeğini bize gösteriyor.

Bu durumda kişinin kendini insan olarak sahip olduğu kimliklerden sadece biri ile tanımlayacak kadar kör olması gerek kendine “azınlık” diyebilmesi için.

Bu oluyor, dünyada örnekleri var.

Ancak bunu insanlara yaptıran onların kendi içgüdüleri değil.

“Azınlıkçılık” belirli odaklar tarafından belirli amaçlar uğruna insanlara yaptırtılan bir duruş ve o duruşun yarattığı bir kompleks aslında.

Türkçe konuşan Kıbrıslıların normal bir devlet altında “eşit yurttaş” olarak yaşamayı reddetmesinin sebebi öncelikle İngiliz sömürge döneminde başlatılan, sonra da Türkiye’nin onlara dikte ettiği “azınlıkçılık” siyasetine kısılıp kalmalarıdır.

Daha 1940’larda “Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu” yani KATAK’ın kurulması bugün de devam eden bu politikanın ismiyle cismiyle en güzel kurumsal örneğidir.

“Azınlıkçılık” politikasının bir strateji olduğu gibi kendini toplumun geri kalanından ayrı bir “azınlık” kimliği ile özdeşleştirtirip bununla siyaset üretmek de bir tercihtir.

Bugün “iki bölgeli iki toplumlu federasyon” ya da “iki devlet” isteyen ayrılıkçılar, sahip olduklarını düşündükleri bir kimlik sebebiyle üzerinde yaşadıkları ülkeyi ve halkı bölmeyi kendilerinde hak görmektedir.

Bu bir siyasi tecihtir, stratejidir.

Türkiye’deki bir Kürdün kendine hiçbir zaman “Kürt azınlık” dememesinin sebebi kendisinin o coğrafyanın gerçek sahibi olduğuna inanmasıdır.

Bu bir siyasi tercihtir, stratejidir.

Yunanistan’da, Batı Trakya’daki Türklerin siyasi oluşumlarında, söylemlerinde ve hatta gazetelerinde “azınlık” sözcüğünün üzerine basmaları gibi.

Kimlik siyaseti yapmak bireylerin sahip oldukları onlarca kimliğin biri üzerinden siyaset yapmaktır.

Bu bir siyasi tercihtir, stratejidir.

Bugün bu tercih ve strateji üzerine kurulmuş amaçlar için bu küçücük adada “eşit yurttaşlık” ve normal bir demokrasiye karşı tavır alıyorsanız, aslında kendi geleceğinize karşı tavır almışsınız demektir.

Bütün bunlar gibi başka tercihler de yapabilirsiniz.

Mesela bu tavırlarınızın sonucunda GÖÇ EDECEĞİNİZ ÜLKELERDE HİÇBİR ANLAMI OLMAYACAK OLAN ETNİK KİMLİĞİNİZ UĞRUNA bu vatanı bölmekten vazgeçmek de bir tercihtir.

Her vatandaşın normal her ülkede sahip olacağı gibi bir oya sahip olacağı, etnik bölgeler, etnik kotalar, etnik referansların olmadığı bir çoğulcu demokratik bir devlet-ulusun altında refah içinde yaşama isteği de bir tercihtir.

“Azınlıkçılık” karşısında “eşit yurttaşlık” istemek ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile Kıbrısçılık fikrini savunmak da bu topraklarda varolmaya devam etmek de bir siyasi tercihtir.

Bunlar da bir tercihtir, stratejidir.