Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bir seçim günü ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların seçimi

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (05.02.2023) – Bugün Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.

1974 sonrasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özgür bölgelerinde kalan Türkçe konuşan Kıbrıslılar hariç kendimden başka oy kullanabilecek bir insanımızı ne yazık ki tanımıyorum.

Muhtemelen bu yazıyı okuduğunuzda ikinci tura kalacak bu seçim için bu haftaki oyumu kullanmış olacağım.

Seçimler hakkında bir analiz yapmayacağım çünkü 2022 yılının Ekim ayında zaten “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yeni cumhurbaşkanı: Hristodulidis” ve sonrasında yazdığım birkaç yazıda bazı öngörülerimi sizlerle paylaşmıştım.

Biliyorsunuz 1960 yılında kurulan üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’nin konsesyonal yapısı gereği cumhurbaşkanını Rumca konuşan Kıbrıslılar, cumhurbaşkanı yardımcısını ise Türkçe konuşan Kıbrıslılar seçmekteydi.

Tabii 1964 yılında Türkçe konuşan Kıbrıslıların öz devletlerinden gönüllü bir şekilde çekildiği güne kadar.

O günden itibaren doğal olarak Türkçe konuşan Kıbrıslılar için cumhuriyette ayrılan makamlar boş kalmış ve özgür bölgelerde yaşayan Türkçe konuşan Kıbrıslılar da oy kullanamamaktaydı.

Ta ki özgür bölgede yaşamını sürdüren sevgili İbrahim Aziz’in bu saçmalığa dur deyişine kadar.

Bir inisiyatif alıp bugün bazılarının “kapısını çalıp dilekçe verilebilecek” bir kurum sandığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde seneler sürecek bir mücadele vererek kazandığı davası sonucu bu durum değişti.

Bugün öz devletlerinde yaşayan Türkçe konuşan Kıbrıslılar her normal ülkede olduğu gibi “bir vatandaş bir oy” prensibiyle çoğulcu bir demokrasi modeli altında yaşıyorlar.

Özgürce ve en önemlisi öz devletlerinin bayrağı altında.

Kısacası İbrahim Aziz’in mücadelesi aslında bir devletin normalleşmesinin de önünü açtı.

Bugün bu konu hakkında yazmamın bir sebebi var aslında.

Geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs’ın özgür bölgelerindeki medya kuruluşlarının bazıları işgal bölgesinde Türkçe konuşan Kıbrıslılar ile bu cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında yaptıkları röportajın görüntülerini yayınladılar.

Ve neredeyse tüm Türkçe konuşan Kıbrıslılar “eğer bu seçim Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanını seçiyorsa bizim de oy kullanma hakkımız olmalı” diyorlardı.

İnsanlarımızın bu bakış açısı beni şaşırtmasa da hoşuma gitti.

İşgal bölgesinde ikamet ettikleri için oy kullanmalarının zaten imkansız olduğu konusunu bir kenara bırakalım.

Ama Kıbrıs Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanını 1960 anayasasına göre Rumca konuşan Kıbrıslıların seçtiğini bilseler bile bunun anormalliğini belki de farkında olmadan içselleştirip bu seçimde oy kullanma arzularını dile getirmeleri birkaç şeye işaret etmekte aslında.

Birincisi işgal bölgesindeki rejim ve yerleşimci sömürgeciliği sebebiyle iradelerini yansıtabilecekleri yerin kendilerini daha çok özdeşleştirdikleri Kıbrıs Cumhuriyeti olduğu inancı.

İkincisi ise her insanoğlu gibi özgürlük, güven, huzur ve refah isteyen toplumumuzun ne 1960 yılındaki konsesyonel kotalar ne de artık tarih olmuş federasyon hikayesindeki apartheid tarzı yönetimsel ayrıcalıklarla bir alakası var.

Kıbrıs Üniversitesi’nin İngiliz Kent Üniversitesi ile her sene ortaklaşa yaptığı anketlerde her sene çıkan sonucu “Kıbrıslılar üniter bir Kıbrıs istiyorlar!” başlıklı yazımda ve başka yazılarda defalarca istatistiki örneklerle tekrarladım.

Statükodan nemalanan siyasi elit ve “sivil toplum” gruplarının aksine Türkçe konuşan Kıbrıslılar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sırtlarını dayadıkları en büyük güvence olarak görmekteler.

Ben de her zaman olduğu gibi samimi bir şekilde bu insanlarımızı uyarmak istiyorum.

Bu iradenizi net bir şekilde ortaya koymazsanız eğer Türkiye’nin son dönemde yaptıkları ve işgal bölgesinde hem “sağcı” hem “solcu” siyasi gruplara yaptırdığı provokasyonlar sebebiyle Kıbrıs Cumhuriyeti ile bağınız er ya da geç kesilecektir!

Türkiye’nin önemli diplomatlarından Tugay Uluçevik’in Kıbrıs’ta atılması gerektiğini söylediği yedi adımın sonuncu ve Türkiye için en önemlisini unutmayın:

-“Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarının terk edilmesi”!

Bütün bunların olmaması için ise tek çözüm Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş iradesinin toplum olarak gösterilmesidir.

Bir gün bile kaybetmeden, çok geç olmadan.