Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (16.01.2023) – Henüz 17 Ekim 2022 tarihinde daha resmi adaylar bile belli değilken ilan etmiştim.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yeni cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis olacak önümüzdeki seçimlerde.
Bunu yazdığım yazımda da bunun muhteşem bir durum olmasa da kazanma ihtimali olan adaylar arasındaki en doğru aday olduğunu sebepleriyle açıklamıştım.
Şimdi sizlere önümüzdeki dönemde yaşanacak ve sizleri de ilgilendiren önemli bir konudan bahsetmek istiyorum.
O konu ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Schengen bölgesine girme ihtimali.
Çünkü bu Türkçe konuşan Kıbrıslıların, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özgür bölgelerine geçişlerini de doğrudan etkileyecek bir konu.
Bu anlatacağım konunun önemi ise mimarının 2019 yılında Dışişleri Bakanı olduğu zaman Hristodulis’in olması.
Biliyorsunuz, Avrupa Birliği içinde ve dışındaki bazı devletlerin oluşturduğu Schengen bölgesi devletlerinden birinden vize alan üçüncü ülke vatandaşları diğerlerine de seyahat edebilmekte.
Yakın zamanda Hırvatistan’ın da bu bölgeye katılmasıyla birlikte Avrupa Birliği içinde olan ve Schengen bölgesinde yer almayan üç ülke kaldı.
Romanya, Bulgaristan ve Kıbrıs.
Bu sebepten bu ülkelere Avrupa’dan girerken veya çıkarken Avrupa Birliği vatandaşı olsanız bile pasaport kontrolünden geçmektesiniz.
Romanya ve Bulgaristan çok uzun senelerdir bu bölgeye çeşitli sebeplerden dahil olmamakta.
Kıbrıs ise 2019 yılına kadar bu bölgeye girmek için bir çaba göstermemişti.
Bunun sebebi ise Türkçe konuşan Kıbrıslılardı.
Eğer Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne girerse barikatlardaki kimlik ve pasaport kontrollerindeki prosedürler değişecek ve geçişler zorlaşacaktı.
En önemlisi şu anda Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar, yani küçük bir kesim karma evlilik çocuğu ve Kıbrıslılarla evli olan üçüncü ülke vatandaşları da özgür bölgelere giremeyecekti.
2010 yılında zamanın Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas, Schengen bölgesine girişi desteklemediğini söyleyip “Schengen’e dayalı sıkı ve tam denetim, Kıbrıslı Türkler için de her gün büyük bir sıkıntı yaratacaktır” demişti.
Ancak söylediğim gibi bu durum 2019 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yakında Cumhurbaşkanı olacak Hristodulidis’in girişimiyle değişti.
Bu konuda Rumca konuşan Kıbrıslı toplumundan bir “destek” bekleyenlere de hatırlatmak istediğim şey geçtiğimiz haftalarda küçük bir grup karma evlilik çocuğunu bahane ederek Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “ırkçılıkla” suçlayarak eylem yapan Türkçe konuşan Kıbrıslılar olacak.
Çünkü o nefret dolu eylemler yapıldıktan sonra kaleme aldığım “Bu gidişle cebinizdeki Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinden de olacaksınız” yazımda belirttiğim gibi eylem sonrasında Rumca konuşan Kıbrıslılar “Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların sahte devlet kimlikleriyle özgür bölgelere geçip eylem yapabilmesi kabul edilemez” diye tepki göstermişti.
Şimdi bunları okuyan, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden bir grup Kıbrıslının “vay be, sırf sıkıntı çıkartsınlar diye bunu bile yaptılar” falan dediğini duyar gibi oldum.
Ancak işin gerçeği elbette böyle değil.
Hristodulidis genel olarak her Avrupa Birliği ülkesinin parçası olması gereken Schengen bölgesine giriş için başvururken klasik Avrupalılık hikayesini anlatsa da bu başvurunun sebebi “mülteciler”.
Türkiye’nin bir silah gibi kullandığı bu soruna “Kıbrıs’ın dev ‘mülteci’ sorunu” başlıklı yazımda değinmiştim.
Bugün Kıbrıs Cumhuriyeti hiçbir Avrupa Birliği devletinin başa çıkamayacağı büyüklükte bir sorunla bir başına başa çıkmaya terkedilmiş durumda.
Bu sözde mülteciler elbette Kıbrıs Cumhuriyeti’nde kalmak değil, İsveç, Almanya, Fransa gibi ülkelere gitmek istiyorlar.
Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti Schengen bölgesinde olmadığı için limanlardan çıkarken üçüncü bir ülkeden çıkıyormuş muamelesi görüyorlar.
Yani çıkamıyorlar.
Bu durumu aşmanın tek yolu ise Kıbrıs’ın Schengen bölgesine girmesi.
Kısacası konu yine işgalin ve Türkiye’nin Kıbrıs’a ve başımıza musallat ettiği ve sizin sesinizin çıkmadığı, yarın ise Türkiye’ye çıkaramayacağınız sesinizi başkalarını “ırkçılık” ile suçlayarak alçakça çığırtkanlık yapacağınız bir konu.
Hristodulidis 2019 yılında bu tarihi kararı verirken bunun doğuracağı sonuçları da gayet iyi biliyordu.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başvurusu aktifken de Cumhurbaşkanı oluyor.
Benim de tamamiyle desteklediğim bu kararın ve başvurunun hızlıca sonuçlanması için gerekli baskı ve çalışmaları yeni görevine başladığında bizzat yapacağını umut ediyorum.
Ve bazı şeylere adım adım yaklaşırken yine hatırlatıyorum.
Hepsini istiyorsunuz.
Ama herşeyi kaybediyorsunuz.
Elinizde kalanları da kaybedeceksiniz yakında.
Vakit kalmadı artık, tercih zamanı…
O soruya bir cevap vermeniz gerek artık…
Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya Türkiye Cumhuriyeti!