Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (04.12.2022) – Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde bir konu gündemi salladı.
Ve tabii ki tahmin edebileceğiniz gibi Kıbrıs’ın işgal bölgesinde kimse bu konunun üzerinde durmaya cesaret bile edemedi.
Biliyorsunuz Kıbrıs Cumhuriyeti, yani Aziz Şah’ın deyimiyle çoğu insanımızın “pasaport dairesi” olarak gördüğü devletimiz Doğu Akdeniz’de bir mücadele içinde.
Doğu Akdeniz ülkeleri arasında Münhasır Ekonomik Bölge konusunda en çok anlaşma yapan ülke konumunda Kıbrıs.
Ancak Türkiye’nin Libya ile yaptığı mantık dışı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması sebebiyle bugün ne Kıbrıslılar ne de bölge devletleri doğal zenginliklerini kullanamamakta.
İşte Avrupa Parlamentosu’nda bu anlaşmanın iptali için Libya hükümetine çağrı yapılmasına yönelik bir tasarı oylandı.
Ve bu tasarıya Niyazi Kızılyürek haricinde tüm Kıbrıs Cumhuriyeti milletvekilleri olumlu oy kullandı.
Durum böyle olunca Kıbrıslılar tekrar bu kişinin Avrupa Parlamentosu’nda hangi ülkeyi temsil ettiğini sorgulamaya başladı.
DİKO yetkilileri yaptığı açıklamada bu tasarıya sadece Kıbrıslı siyasilerin değil, AKEL ile aynı parlamento grubunda yer alan Yunanistan’ın Syriza partisinin bile olumlu oy kullandığının altını çizdi.
Bu neden önemli?
Syriza, Türkiye ile gerilim içindeki Yunanistan’ı yöneten Kiryakos Miçotakis’in politikalarını eleştiren bir parti olmasına karşın bu tasarıya olumlu oy kullandı.
Çünkü bu konu herşeyden önce bir “güvenlik konusu” olduğundan aksi halde bir tavır hainlik anlamına gelmekte.
Vatan hainliği.
Eski yazılarımdan çok anımsatma yapıyorum.
Bunu “ben söylemiştim” tavrı ile değil, sizlere bir hafıza tazeletmek adına yapıyorum.
23 Kasım 2020 tarihinde gazetemizde yine bu köşeden “Kıbrıs’ın Avrupa Parlamentosunda milletvekili sayısı dörde düştü” başlıklı bir yazı ile karşınızdaydım.
Yazıda Avrupa’daki Cem Özdemir gibi Türk siyasetçilerin başını çektiği ve “Bozkurt”ların tüm Avrupa’da yasa dışı örgüt ilan edilmesiyle ilgili çalışmaya da katılmayı reddettiğini yazmıştım Kızılyürek’in.
27 Aralık 2020 tarihinde yine gazetemizde yayınlanan “Avrupa’da Türkçe için verilen ‘mücadele’…” başıklı yazımda Avrupa Parlamentosun’daki altı Kıbrıs Cumhuriyeti milletvekilini “dört Kıbrıslı, bir Türk sevici ve bir de ‘Türk’…” olarak betimlemiştim.
-Karma evliliklerden doğan çocukların küçük bir kısmının Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı ile ilgili sorun…
-Türkiye’ye girişi yasaklanan Türkçe konuşan Kıbrıslılar konusu…
-Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs ve Kıbrıslıların “milli davaları” yerine Türkiye’nin “milli davaları” için çalışmalar yapmak…
Niyazi Kızılyürek Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılırken AKEL tarafından verilen listeler sebebiyle Rumca konuşan Kıbrıslıların oyları neticesinde seçilebilmişti.
O gün kendisi toplum tarafından tanınmıyordu.
Bugün ise Türkiye’nin Kıbrıs’taki ve Avrupa’daki bir Truva atı olduğu herkes tarafından biliniyor.
Kıbrıs Üniversite’sindeki işini de kaybetmeseydi tekrar katılmayacağı Avrupa Parlamentosu seçimlerine tekrar katılacak olursa kimden oy isteyecek dersiniz?
Bugün Kıbrıs’ın işgal bölgesinde Türkiye “büyükelçiği” ile ilişkili “sol” partiler ile yakınlaşmasının ve biraz önce bahsettiğim konular ile Türkiye’nin lehine konular dışında bir çalışma yapmamasının sebebi var tabii.
O da belli ki önümüzdeki seçimlerde olabildiğince Türkçe konuşan Kıbrıslıyı kendisi için mobilize etmek.
Büyük ihtimalle seçilemeyeceği için de bu şekilde Türkiye’nin düşmanı bir insan olarak hayatına devam etmek istemiyor belli ki.
Tüm hainliklerin bir sebebi var.
Ne demişti kendisi Mart ayında kameralar karşısında Türkiye Cumhuriyeti yetklilerinin yüzüne:
-“Açıkça Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini destekleyen biriyim”.
Ve ne demişti Türkiye’ye girişi engellenen ve buna çok üzülüp bugün davalar açan yoldaşları için:
-“Onlar bırakın Türkiye için milli bir tehdit olmayı, tam tersine Türkiye’nin Kıbrıs’ta da Avrupa’da da ileri adımlar atmasını destekleyen Kıbrıslı Türklerdir”.
Biz ne diyoruz:
Türkiye Avrupa’daki “Mavi Vatan akıncıları” ile kol kola ileri gitme planları yaparken, Kıbrıslıların bu adada var olabilmeleri için yapması gereken şey taraflarını seçmeleri ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yani öz devletlerine sahip çıkmalarıdır.
Tek yol 1960 yılında kurduğumuz üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüştür.