Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (13.11.2022) – “Once asshole, always asshole”…
Türkçe’ye biraz kibarlaştırarak çevrilişi “bir kere aşağılık, ölene kadar aşağılık” olabilir.
Başpiskopos Hrisostomos’un mezarı için tam yedi milyon avro harcandığını Kıbrıs Kilisesi’ne yakın bir kaynaktan duyunca Rumca konuşan Kıbrıslı bir arkadaşımızla verdiğimiz ilk tepki buydu.
Ölünün arkasından konuşulmaz derler…
Ama bence bu ölü hayattayken yüzüne karşı konuşamayanlar için geçerli bir söz.
Başpiskopos Hrisostomos ya da gerçek adıyla İrodotos Dimitriu ile hayattayken de medya önünde problemi olan birisi olarak bu sözün beni bağlamadığını düşünmekteyim.
Dimitriu öldü.
Kıbrıs’ın Türkçe medyasında bu sıradan bir habermiş gibi geçti, kimse üzerinde bile durmadı.
Kıbrıs Kilisesi’ni babasının malı gibi kullanan, bir din adamının gerçekte işadamından farklı olmadığını çekinmeden herkese gösteren, kimi zaman uluslararası suçlulara pasaport satışı skandallarında adı geçen, kimi zaman faşistlerin hamiliğine soyunan biriydi Dimitriu.
Tüm Kıbrıslılar için.
Bütün yaptığı pisliklerin arkasında duran ve o pislikler yüzüne söylendiğinde sesi bile titremeyen bu adamın ölümü tahmin ediyorum ki diğer din adamlarına bile oh çektirtmiştir.
Onunla husumetimiz 2020 yılına dayanmakta.
Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki rejimin sözde Din İşleri Başkanı olan illegal yerleşik Talip Atalay’ı da koluna takıp onu tüm dünyaya Türkçe konuşan Kıbrıslıların “ruhani lideri” olarak tanıtması saçmalığı ile ilgili Kıbrıslılar Birliği’nin yayınladığı bildirinin Kıbrıs’ın Rumca basını tarafından büyük ilgili görmesinden sonra başladı aramızdaki sıkıntılar.
Kendi gücünü artırmak ve Kıbrıs sorunu içinde yer elde etmek adına Kıbrıs’ta kendisine bir “karşıt” yaratmaya çalışmıştı aklı sıra.
Bunun için faşistliğini bile bir kenara bırakarak bir illegal yerleşiğe statü bile verebilecek duruma gelmiş ve laik Türkçe konuşan Kıbrıslılara uluslararası alanda bir müftü “ataması” yaparak bizleri sanki Yunanistan’daki Türk azınlığı statüsünde göstermeyi amaçlamıştı.
Hatta bir adım daha ileri giderek Talip Atalay’ı Rumca okul müfredatlarında Türkçe konuşan Kıbrıslıların “ruhani lideri” olarak tarif etmişti.
Bu konu hakkında detaylı bir yazıyı 24 Nisan 2020 tarihinde “Herşeyimizi kaybettik, sıra laikliğimizde” başlığıyla ele almıştım.
İşte bir yazının anlatmaya yetmeyeceği Dimitriu bugün hayatta değil artık.
Ömrünü lüks ve paraya adamış bu adamın kendine milletin parasıyla yedi milyon avroluk bir mezar yaptırmayı planlamış olduğu gerçekleri aşağılık olsa da bir tutam dürüstlük de barındırıyor aslında.
Hayatı boyunca berbat işler yapmış ve insanların sevmediği bir adam olduğunu bildiği için öldüğünde insanları arkasından söyletmemek için mütevazi bir mezar yaptırılmasını istediğini bir düşünün.
Sanıyorum o bugün yaptığından daha sahtekar bir durum olurdu…
Dimitriu’nun yaşamı, ölümü ve her ikisiyle ilgili tüm Kıbrıslıların duruşu üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konu bence.
Bizi bugün vatanımızın işgal altında olmasının nedenlerine kadar götürebilecek kadar da metaforik.