Kıbrıs’ın dev “mülteci” sorunu

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (02.10.2022) – Başlığı okuyup yanılmayın…

Bu yazı 1974 işgalinden beri adamızın maruz kaldığı Türk “yerleşimci kolonyalizmi” hakkında bir yazı değil.

Çünkü yerleşikler hem uluslararası hukuk hem dünya toplumu için Kıbrıslılara zulüm için kullanılan birer enstüman olarak kabul edilmekte.

Yazıda tırnak içerisinde mülteci diye bahsettiğim insanlar özellikle sözde “Arap Baharı” sonrasında Kıbrıs ve Avrupa’ya yönlendirilen insanlar.

Son yıllarda bunlara işgal bölgesine üniversite okuma bahanesiyle geldikten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde gönüllü bir “silaha” dönüşen Afrika kökenli insanlar da katıldı tabii.

Politik doğruculuk ya da duyar kasma meraklısı insanlarımıza şimdiden söylemek isterim ki Türkiye’nin mültecileri silah olarak kullandığı gerçeği sadece benim söylediğim birşey değil.

Dünya üzerindeki tüm insan hakları kuruluşları bu gerçeği resmi olarak dile getirmekte.

En son geçtiğimiz aylarda Avrupa Birliği de Kıbrıs’ın mülteci sorunu hakkında görüşürken defalarca bu durumun altını çizdi.

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre 2021 yılında Avrupa Birliği üyesi devletlerin nüfuslarına oranla kabul ettiği yeni mülteciler sıralamasında Kıbrıs Cumhuriyeti birinci sırada yer alıyor.

İkinci sıradaki Avusturya ile aramızda neredeyse üç kat, Avrupa Birliği ortalaması ile aramızda ise neredeyse onüç kat fark bulunmakta.

Temmuz ayında Kıbrıs’ı ziyaret eden Avrupa İstikrar İnisiyatifi (ESI) Başkanı Gerald Knaus 2022 rakamlarını açıklarken şunları söyledi:

“Bugün Avrupa’nın en büyük mülteci kriziyle karşı karşıya olan Kıbrıs’tan günaydın.

2022’nin ilk dört ayında yedi bin kişi iltica başvurusunda bulunmak için Kıbrıs’a geldi.

Kıbrıs Almanya nüfusunun yüzde biri kadardır. Kıbrıs’ta iltica başvurusu rakamı bu yıl yirmi bine, yani eğer Almanya’da olsaydı 2 milyona denk gelecek bir rakama ulaşacak mı?

Almanya böyle rakamlarla hiçbir zaman karşılaşmadı. Kıbrıs yaşananlarla başa çıkabilir mi?”

Knaus 2019 yılında Almanya tarafından mülteci konusuyla ilgili yapılması gerekenler konusunda öneri hazırlamaları için kurulan komisyonun yönetimindeydi.

Bugün Kıbrıslıların geleceği yerleşimci koloniyalizminin yanı sıra silahlaştırılan göçmenler tarafından büyük bir tehdit altındadır.

Bu iki saldırının uygulayıcısı ve azmettiricisi de Türkiye’dir.

Tüm bunlar yaşanırken bu gerçekleri dile getiren Kıbrıslılar ise bu demografi mühendisliğinden nemalanan insanların saldırısına uğruyor tabii.

Bahsettiğimiz demografi mühendisliğinden nemalanan başlıca iki grup ise sermaye sahipleri ve “sivil toplumcular”…

Bugün küçük işletmelerin, hanelerin bile güvencesiz ve üç kuruşa bu mültecileri çalıştırdığını hepimiz biliyoruz.

Büyük sermaye sahiplerini geçtik, normalde ırkçı bir köyün ilkokul mezunu bakkalı bile artık yabancı insanları ucuza çalıştırıp bu konu açıldığında size hümanizm martavalları okuyabiliyor.

Öte yandan tüm Avrupa’da olduğu gibi Kıbrıs’ta da üniversiteden mezun olan gençler Avrupa Birliği fonlarıyla desteklenmiş sayısız “mülteci” destek sivil toplum kuruluşlarında çalışmak için sırada.

Tüm dünyada siyasi cepheler ise doğa ve barış gibi konuları konuşurken olduğu gibi mülteci konusuna da anti-emperyalist çerçevede bakamıyorlar çünkü bu onlara ne fon, ne oy, ne de popülarite sağlıyor.

Aslında sorunun kaynağı da buradan başlıyor.

Çözümü emperyalist batının her türlü medya yoluyla pompaladığı “Refugees Welcome” yani “Mülteciler Hoşgeldiniz” zırvasıyla yaklaşma kolaycılığını gösteren “aktivistler” sayesinde aynı emperyalist batı tüm dünyada savaşlar ve sömürüyle insanları yerlerinden yurtlarından etmeye devam ediyor.

Bu köşeden her zaman sizlere savaşmamız gereken başka bir cephe gösteriyorum.

Ama ne yazık ki durumumuz bu…

Bu topraklarda var olabilmemiz için o kadar çok savaşmamız gereken cephe var ve herhangi birini gözardı etmemiz geleceğimizin elimizden alınması için yeter de artar bile.