Irkçı ve apartheidçı “çözümlere” karşı tek duruş: Kıbrıs milliyetçiliği

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (17.07.2022) – Kıbrıs milliyetçileri olarak inandığımız üniter devlet ve çoğulcu demokrasi (modern demokrasi) değerlerini savunurken karşısında durduğumuz şeyleri net bir şekilde her zaman söyledik.

Bu küçücük adada “ırkçı” ve “apartheid” çözümlerin karşısında duruyoruz.

Yani her türlü bölücülüğün ve ayrılıkçılığın.

Ortalama entellektüel düzeyi olan bir kişi bu tutarlı duruşu çok zorlanmadan anlayabilmekte ve bu sebeple Kıbrıs’ta bu düşünceyi savunan bizler gibi kişiler dünya ile kolaylıkla iletişim kurabilmekte.

Bir cümle ile basitçe anlatmak gerekirse:

“Irk-etnisite temelli herhangi bir federal ya da başka yapı hiçbir toprak parçasına huzur getirmemiştir ve getiremez” diyoruz.

1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti üniter ama ırkçı bir anayasaya sahip bir devlettir.

Yani toprak bütünlüğü olan ama yönetimi ırksal terminolojik kotalara bölünmüş bir yapı.

Bazılarının peşinden koşturduğu “iki bölgeli iki toplumlu federasyon” çözümü ise ırkçılığın ve apartheidçılığın doruk noktasıdır.

Yani sadece devletin yönetimi değil aynı zamanda toprak parçalarının da bölünmesi istenmektedir.

Kısacası bölücüğün ve ayrılıkçığın kurumsallaşabildiği kadar kurumsallaşmasıdır.

Bu tip çözümlerin bir devletin ve toplumun nasıl sonunu getirdiğine örnekleri ile çok değindim ama konu hakkında sadece bir yazı okumak isteyenlere tavsiye edebileceğim yazım “Etnik temelli federasyonlar neden yaşayamaz?” olabilir.

Mücadelemiz, yazdıklarımız ve kullandığımız terminoloji Kıbrıslıların çoğunluğunun da anladığı dilden olduğu için toplum tarafından kabul görmekte.

Son zamanlarda Rumca konuşan Kıbrıslı marjinal federalistler dışındaki kişilerle ilk defa iletişime geçmeye başlamış Türkçe konuşan Kıbrıslı federalistlerimizin de toplumun çoğunluğu ile birlikte kullandığımız bu terminolojiye “mal bulmuş mağribi” gibi başvurmaya başladığını görmek sevindirici ama komik.

Sevindirici çünkü imkansıza yakın olsa da akıllarını biraz kullanırlarsa muhtemelen bu adanın toplumsal gerçeklerine ilk defa dünyanın kabul ettiği “insani” bir dilden bakabilecekler belki…

Komik çünkü bu yeni keşfettikleri terminoloji ile geleneksel söylemleri taban tabana zıt.

Etnik olarak bölünmüş apartheid “iki toplumlu iki bölgeli federasyon” için mücadele verip üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ni suçlamak akli melekeleri portmantoya asmaktan farksız bir durum.

Bir devlet modern çoğulcu demokrasi ve “bir vatandaş bir oy” mentalitesinden uzaklaştığı ve vatandaşlarının etnik kökenlerine göre “sınırlar” koyduğu kadar apartheid olur.

Apartheidın sözlük anlamı budur.

İşin tuhaf tarafı muhtelen tam olarak anlamını kavrayamadıkları bu terimleri kullanarak sadece arzuladıkları çözümle çelişmiyorlar.

İnandıkları herşey ile çelişiyorlar.

Türkiyeli illegal yerleşik sevicilikleri ile de…

Apartheid olmayan bir toplumda toplumun geleceğini toplumun genelinin vicdanı ve kararı belirler.

Ve tabii uluslararası hukuk ve insan hakları ile birlikte…

Kıbrıslıların yüzde sekseninden fazlasını oluşturan Rumca konuşan Kıbrıslıların ve hatta Türkçe konuşan Kıbrıslıların çoğunluğunun Türkiyeli illegal yerleşikleri kendi varlıklarına bir tehdit olarak gördüğü bir gerçek.

Bu gerçek ve uluslararası hukuk ortadayken, bir savaş suçu olarak buraya gönderilen Türkiyeli illegal yerleşiklerin ‘bu topraklara ait olduğu’ söylemi federalist grupların içinde oldukları çelişki yumağının bir sarmalı sadece.

Bu adada her gün yeni bir çılgınlık ve tutarsızlık duymaya alıştık artık.

Ama dediğim gibi en azından bizim tüm dünya ile kullandığımız terminolojiyi kullanmaya başlamaları güzel.

Umuyorum ileride o terimlerin anlamlarını da öğretebileceğiz…

Her zaman söylediğimiz gibi:

“İki toplumlu iki bölgeli” çözümler toplumun ve toprağın etnik temelli bölünmesini kurumsallaştırdığı için ırkçıdır, apartheiddır, parçalanma öncesi bir geçiş evresidir.

Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mevcut yapısı da ırkçı terminolojiye sahip olsa bile üniter yapısı toplumu ve toprağı birarada tutabilecek yapıdadır ve modern çoğulcu demokrasiye geçiş evresi olarak kullanılabilinir.

Evet, ırkçılık ve apartheid karşısında mücadele vermiş tüm toplumlarda olduğu gibi Kıbrıslılar için de “Hedef ‘çoğulcu demokrasi’ye sahip Kıbrıs Cumhuriyeti olmalıdır”.

Bu sürecin başarılı olabilmesi için ise Kıbrıslılık temeli üzerinde bir mücadele vermekten başka bir çözüm yoktur.

Bu mücadele sadece Kıbrıs’ın geleceği için değil, tüm insani değerler ve insan hakları için verilmiş bir mücadeledir.

Irkçılığa ve apartheid düzenlerine karşı birleştirici, adil, hakkaniyetli ve demokratik bir mücadele…