“Akritas masalı” ile kirlenmiş zihinler

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (05.06.2022) – Yıl 2004…

Benim Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde “Türk seviciler” olarak adlandırdığım bir grup sözde entellektüelin arasında bulunan Makarios Drusiotis Kıbrıs’ın işgal bölgelerinde bir programda şöyle diyor:

“Akritas Planı olan birşeyler değildir, yapılması tasarlanan şeylerdir. Ve soykırım gibi bir olaya bir gönderme yapmıyor. Bu, Yorgacis’in aptal bir taslak planıydı.”

Drusiotis’i bilmeyenler için kısaca özetlemem gerekirse “Kıbrıs ile ilgili neredeyse her konuda doğrudan Rumca konuşan Kıbrıslıları suçlamaya meyilli bir Türk sevici” diye özetleyebilirim.

Kendisi Politis gazetesinde çok uzun seneler yazan bir gazeteci.

Annan Planı süresince Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan ile de yakınlaşmış, hatta Erdoğan ile toplantılarda bulunup onunla yanyana pozlar vermişti.

Yazımın başında belirttiğim sözleri Işık Kitapevi’nin o sene düzenlediği kitap fuarında katıldığı programda söylemişti.

Konuşmasının devamında “Denktaş sürekli yaptığı propagandalarla, bu Akritas Planı’na hak etmediği bir değer veriyor” diye devam ederek anlatılan Akritas zırvasının değil, Denktaş’ın planının çok daha zekice olduğuna değinmişti.

Hepimizin aklına Akritas deyince ilk gelen isim Rauf Denktaş.

Çünkü Akritas, Denktaş’ın ölene kadar ağzından düşürmediği, hem Kıbrıs’taki hem Türkiye’deki insanların zihinlerini zehirlemek adına kullanmayı en sevdiği masallarından biriydi.

Şunu söylemeliyim ki hayatım boyunca okuduğum, dinlediğim liderler arasında Denktaş kadar fütursuzca ve tutarsızca ardı ardına yalan söyleyen bir lider görmedim.

Akritas ve 1974 yılında yaşananlarla ile ilgili hikayelerinde bile kendisinin yarattığı “eli kanlı papaz” karakterini sorumlu kişi olarak gösterebilmişti.

Ve bugün hala tüm Türkiye ve hatta 1974 sonrası Türkçe konuşan Kıbrıslı jenerasyonu bu yalanları zihinlerinden atamamakta.

Geçtiğimiz günlerde sevdiğim, okumaya da meraklı ve siyasi olarak çok yakın olduğum birinden bile “Akritas vardı ve başında Makarios vardı” cümlelerini duyunca durumun vahametini tekrar anlayarak bu yazıyı yazmak istedim.

Çünkü gerçekte “eli kanlı papaz” Makarios hem Polikarpos Yorgacis’in fantastik dünyasında yarattığı “Akritas”ın karşısında durmuş, hem de 1974 yılındaki cuntacıların hedefi olmuş kişiydi.

Bu arada yeri gelmişken belirtmekte fayda var: “Akritas” bir planın ismi bile değildi; Yorgacis’in CIA desteğiyle gizlice kurduğu anti-komünist teşkilatının içindeki kendi takma ismiydi…

Drusiotis aynı programda, 21 Aralık 1963 yani yine Denktaş’ın propagandalarındaki adıyla “Kanlı Noel” olayları yaşanırken, Makarios’un Yorgacis’in örgütünün merkezi olduğu ve o anda Tassos Papadopulos ve Glafkos Klerides gibi isimlerin de içinde bulunduğu binaya gittiğinde yaşananları şöyle anlatmıştı:

“Makarios o övündüğü Ortodoks asasıyla binaya girdi ve masaya vurmaya başladı! “Kıbrıs’ı mahvettiniz, devleti çökerttiniz!” diye bağırmaya başladı… Ve bir kaynağa göre de Makarios oradakilerin bir kısmını tokatlamış! Öyle bir tartışma ortamından sonra Klerides’i yanına alıp Cumhurbaşkanlığı sarayına gitti ve krizi yönlendirmeye koyuldu.”

Ve programın geri kalanında Denktaş’ın bu süreci ayrılıkçılığı pekiştirmek adına ne kadar iyi yönettiğini anlatarak onun planını övmüştü.

Bulunduğum her ortamda söylediğim gibi, 21 Aralık 1963’te yaşananlar Yorgacis ile Denktaş tarafından senkronize olarak yapılan hazırlıklar sonucunda planlı gerçekleşmiş hadiselerdir.

Geçmişe takılıp, habire bunlar hakkında konuşup yazmayı pek sevmediğimi, yazılarımı okuyan herkes farketmiştir.

Çünkü tarih subjektiftir ve bir yerden okunan tarihe inanmak tehlikelidir.

Ondan daha tehlikeli olan ise zaten subjektif olan bir şeyin içine katılan “masallar”a da inanmayı tercih etmektir.

Kısacası tarih bir bilim değildir, o yüzden tarihçilerin anlattıkları ya da okuduklarınıza hiçbir zaman tam anlamıyla inanmayınız.

Size “tarih” anlattığını söyleyen siyasetçilerin ağzından çıkanların ise hiçbirine…