Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (25.04.2022) – Memleketimiz işgal altında, kuzeydeki kukla rejim dünya konjonktürü sebebiyle her geçen gün biraz daha “kök salıyor” ve Kıbrıslılar bu yeni düzene neredeyse entegre olmuş durumda.
Bugünlere gelinmesinde en büyük etken ise Türkiye’nin “işgal altında demokrasicilik” oynattığı, KKTC yapısı ve “yasaları” altında kurulmuş sözde siyasi partiler.
İşgalcinin dünyaya seyrettirdiği bu tiyatroda en önemli ve vazgeçemeyeceği oyuncuları ise ‘‘çözüm” ve “federasyon” isteyenler.
Bu grup içinde “büyük” olanları zorunda olmadıkları halde genel merkezlerine “şanlı” Türk bayrakları dikerken, küçük olanları ise yine “ay yıldız” bayrak temalı miting organizasyonlarının bir parçası…
İstisnasız hepsinin iştahla yerine getirdiği, hatta zaman zaman yerine getirmek için birbirleri ile yarıştıkları bir görevleri daha var.
O görev de arasıra Kıbrıs Cumhuriyeti’ni altın tepside sunup, işgal altındaki mülklerine çöktükleri Rumca konuşan Kıbrıslılara parmak sallamak.
Şimdilerin en popüler konusu ise yine “Kıbrıs Cumhuriyeti karma evlilikten dünyaya gelen çocuklara neden vatandaşlıklarını vermiyor” yalanı.
Bilmiyorum kaç defa yazdım ama beni de ilgilendiren bu konu konuşulduğunda kendimi hatırlatma yapmak zorunda hissetmekteyim.
Karma evililiklerden dünyaya gelen çocukların “büyük kısmı” zaten Kıbrıs Cumhuriyeti yani memleketlerinin vatandaşı!
Memleketinin vatandaşı olmayı bir kenara bırakın aralarında Kıbrıs Cumhuriyeti’nde gerçekleşen seçimlere devletini ve milletini temsil etmek için katılanlar dahi oldu.
Karma evliliklerden dünyaya gelen çocukların Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu dahil birçok yerde “otomatik” olarak vatandaşlık hakkı söz konusu olmadığı gibi, bu süreç belli prosedürlere bağlıdır ve son karar devletin inisiyatifindedir.
Bu durum karma evlilik durumundaki eşler için de geçerli olup, eşin vatandaş olabilmesi ancak “o devletin kontrolü altındaki” bölgede belirli bir süre yaşamasıyla mümkün olup vatandaşlık ile ilgili son karar yine devlete aittir.
Bütün bunlar Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarına ve Avrupa Birliği hukukuna uy-gun-dur!
Evet, burada büyük bir istismar var…
Ama bu istismar Türkçe konuşan Kıbrıslı “çözüm” ve “federasyon” talebinde bulunan siyasi cepheler tarafından yapılmaktadır.
İşgalcinin birer enstrüman olarak kullandığı bu cepheler görevlerini o kadar iyi yerlerine getiriyorlar ki haklı ve masum insanlarımızın zihinlerini başarıyla tahrip edebiliyorlar.
Geçtiğimiz günlerde bu istismara maruz kalmış insanlarımızla yapılmış bir röportaja denk geldim.
Aralarından biri “ben federal Kıbrıs için mücadele ediyorum ama benim Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığım yokken iki devlet isteyenlerin var” diyordu.
Bu insanlarımızın böyle yanlış bir mantığa sahip olabilmelerinin tüm sorumlusu elbette kendileri değil, aynı zamanda senelerce kendi çıkarları için bu istismarı yapan güruhtur!
Yerine başka “çözüm” aradıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve anayasasını hiçe saydıkları halde, kendi tabirlerileri ile “Türk tezi” federasyonlar peşinde koşanlar kendileri değilmiş gibi Rumca konuşan Kıbrıslıları “anayasa”yı uygulamaya çağırmakta ve bunda mantıksal bir yanlış görememekteler…
Ama içinde bulunduğumuz nokta bu işte.
Birleşmiş Milletler masasına zorla getirilmiş ve Rumca konuşan Kıbrıslıların hem 2004 yılında hem de anketlere göre bugün Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı bir “ihanet” olarak algılayıp reddettikleri “Türk tezi”ni savunmanın “iki devletlilik” istemekten farklı olduğunu düşünebilen insanlarımız işte bu istismarın ürünüdür!
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni istemeyip terk edenlerin, bugün Kıbrıs Cumhuriyeti’ni hediye ettikleri kişilerden onun anayasasıyla alakası olmayan bir konuyu “uygulamaya” davet etmeleri normal değildir…
Tekrar etmem gerekirse, karma evliliklerden dünyaya gelen bazı çocuklara vatandaşlık verilmemesi “bence” de yanlıştır ama anayasaya ve uluslararası hukuka uygundur.
Merak edenler bu konuya bazı örnekler ile bu köşeden değindiğim “Karma evlilik çocukları ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı hakkındaki gerçekler…” yazımı okuyabilirler.
Bütün bunlar gerçekleşirken işin en acı tarafı ise içinde bulunduğumuz statüko sebebiyle bugün reddettikleri devletin vatandaşlığı bulunan kişilerin yakın zamanda vatandaşlıklarını kaybetme ihtimali varken, vatandaşlığı bulunmayan bir avuç masum insanımıza umut tacirliği yaparak istismarlarına ve iki yüzlülüklerine devam etmeleri.
Bu onursuz “pasaport ve ganimet” eksenli hayat ve siyaset son bulmalı artık.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni reddedip gezip tozmak için onun sadece vatandaşlığını isteyip, devletinizin yönetimini terkettiğiniz kişiler yasaları uygulayınca onlara parmak sallanılamaz!..
İşgale karşı yarım asır mücadele etmeyip onunla ganimet bölüştükten sonra işgalci “yeminizi ve suyunuzu” kestiğinde sokaklara da dökülemezsiniz.
Artık anlamanın zamanı gelmedi mi?
Dünya böyle dönmüyor…
Herşey için olduğu gibi karma evlilikten dünyaya gelen bazı çocukların vatandaşlık sorununun çözümü için de tek yol Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüştür!