Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (13.03.2022) – Pandemi araya girmeden dünyanın her yerinden araştırmacılar Kıbrıs konusu üzerine yaptıkları çalışmalar için Kıbrıslılar Birliği ile görüşme talep etmekteydi.
Seyahat önlemlerinin azalması sebebiyle bu görüşme trafiği yine başlamıştı diyebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’a bir araştırma için gelen “Avrupa Federalistler Birliği” üyesi de olan araştırmacılarla görüştük.
Genelde araştırmacıların Kıbrıs ziyaretlerinin sonunda görüşmek üzere randevu vermeyi tercih ediyoruz.
Bunun sebebi diğer tüm görüşecekleri kişiler ve örgütlerle görüştükten sonra kafaları allak bullak olduğunu bildiğimiz için evlerine dönmeden birer doktor gibi bu kişileri tedavi etmek istememiz.
Şaka bir yana bunun benzeri övgüler dünyanın en iyi üniversiteleri ve enstitülerinde görev yapan araştırmacılar tarafından direkt olarak bize söylendi ve neredeyse hepsiyle bugün ilişkilerimiz devam etmekte.
Adından da anlayabileceğiniz gibi Avrupa Federalistler Birliği, federalizmi savunan büyük bir kuruluş.
Ancak Kıbrıs’a geldiklerinde Kıbrıslı “federalistlerin” görüşleri onları bile zıvanadan çıkarmış.
Nedeni ise çok basit.
Kıbrıs’ta “federalist” diye betimlediğimiz örgütler, profesörler veya aktivistlerin hiçbiri gerçek manada federalizmi savunan cepheler değil, sadece etnik ayrılıkçılık üzerine bir yapı inşa etmeyi arzulayan bir güruh…
İstedikleri “iki toplumlu” iki bölgeli federasyon yapısı, aslında iki devlete yakın ve en önemlisi “etnik temelli” yani ırkçı bir yapı.
Çünkü bildiğiniz gibi dünyada eşi benzeri olmayan federalistlerimiz adanın kuzeyinde bir “Kıbrıs Türk Devleti” ve adanın güneyinde “Kıbrıs Rum Devleti” olmak üzere “apartheid” bir yapı arzuluyorlar.
İşte sorun da buradan kaynaklanıyor.
Çünkü dünyanın hiçbir yerinde etnik temelli yapılar, ister federal ister üniter anayasaya sahip olsun uzun yaşamadı ve yaşayamaz.
İçinde olduğumuz Avrupa ve Orta Doğu coğrafyasının tarihinde bunun örnekleri hiçbir zaman eksik olmadı.
Şu anda güncel iki örnek istiyorsanız Bosna Hersek’te yaşanmakta olan krize ve Kuzey Makedonya’daki sorunlara bakabilirsiniz.
Bugün Kıbrıs’ta konuşulduğu gibi iki toplumlu iki bölgeli yani etnik temelli ırkçı bir federal yapıya sahip olan Bosna Hersek savaşın ve bölünmenin eşiğinde.
Kuzey Makedonya ise üniter bir devlet yapısına sahip ama devletin içinde aynı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasına benzer “etnik kotalar” mevcut.
Bu da aynı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ve anayasasında olduğu gibi siyasi ve toplumsal hareketlerin etnik olarak paralel evrenlerde yaşamasına ve Kuzey Makedonyalıların hiçbir zaman birlik olamamasına sebep olmakta.
Evet, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti de anayasal olarak ırkçı ve apartheid temelli bir yapıydı.
İşte bu sebepten Kıbrıslılar Birliği örgütü sadece içinde bulunduğumuz Kıbrıs sorunu çıkmazından kurtulmak amacıyla “legal anayasal düzenin tesisini” yani 1960 anayasasına dönüşü destekleyip sonrasında dünyanın hemen her ülkesinde var olan modern demokrasiye yani “çoğulcu demokrasiye” geçiş için mücadele vermektedir.
Geçtiğimiz aylarda Rumca konuşan Kıbrıslı lider Nikos Anastasiadis’in de en sonunda sesimizi duyup dile getirdiği gibi, 1960 anayasasına dönüş, bugün resmi olarak iki devletlilik tezini savunan Türkiye’nin de oturduğu BM masasının ortadan kalkması ve sadece Kıbrıslıların kendi cumhuriyetlerinin demokratik yapılarında Kıbrıs’ın geleceğini belirleyebilmelerini sağlayacak tek yöntemdir.
Çünkü bugünkü özellikle Türkiye’nin de olduğu BM masa yapısından “yeni” bir çözümün doğmasının imkanı yoktur.
Bu yüzden hangi “çözüm” tezini savunduğunuz farketmeksiniz Kıbrıslıların iradesiyle bir çözüm ortaya çıkabilmesi için yapılması gereken iki şey vardır.
Birincisi Kıbrıslılar Birliği’nin yıllardır söylediği gibi “Toplum Liderliği ve KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın birbirinden ayrılması” talebiyle Rumca konuşan Kıbrıslılara ve dünyaya gidilmesi.
Bu şekilde Toplum Liderliği’nin sadece Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı veya vatandaşlık hakkı bulunan Türkçe konuşan Kıbrıslılar tarafından seçilmesi sağlanacak ve toplumsal irade konuşacaktır.
İkincisi ise Kıbrıslılar Birliği ve Nikos Anastasiadis’in de önerdiği çözüm gibi bir ara geçiş formülü olarak tüm tarafların bugüne kadar anlaşabildiği tek yapı olan 1960 yılında kurulmuş üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ve konsesyonal anayasasına sahip çıkmak.
Elbette bunlar sadece Kıbrıslıların iradelerinin masada olmasını sağlayacak formüllerdir.
O iradenin sonsuza kadar yaşayacak bir Kıbrıs Cumhuriyeti yaratması için ise yabancı asker ile garantilerin olmadığı ve toplum yönetiminin etnik olarak ayrılmadığı bir devlet istememiz gerekmektedir.
Federal ve üniter yapıları karşılaştırdığım yazılarda yanlış anlaşıldığımı düşünmüyorum ama yine de belirtmekte fayda görüyorum.
Asıl sorun olan şey bir yapının federal ya da üniter olması değil, etnik bir temelde olması yani toplum ile devleti illa ki çatışmaya ve bölünmeye götürecek bir yapı olup olmamasıdır.
Zaten bugün “yerleşimci kolonyalizmi” sebebiyle görüşme masasında bile oturamayan Türkçe konuşan Kıbrıslılar zihinlerini ırkçı bir Türk tezi olan “iki toplumlu” çözümden arındırabilirseler bu küçücük topraklarda “iki bölgeli” bir federasyona ihtiyacın olmadığını rahatlıkla görebileceklerdir.
Kıbrıs toplumunun yüzde 82’sini oluşturan Rumca konuşan Kıbrıslıların bugün hala “üniter” Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçmemesinin asıl sebebi de eninde sonunda tam bölünmeye neden olacak bir apartheid devletinde değil herkes gibi modern çoğulcu demokratik bir devlette yaşamak istemeleridir.
Eğer “birleşik bir Kıbrıs” istiyorsak, istediğimiz çözüm yönteminin “o Kıbrıs”taki halkın çoğunluğunun hazmedebileceği ve “adil” isteklerinin karşılanacağı demokratik bir yöntem olması gerekmektedir.
Aksi halde ortaya çıkan şey bir “çözüm” değil toplumun büyük kısmına ucube bir “dayatma” olur.
Ben ise ilerici bir insan ve Kıbrıslı olarak “etnik temelli” bir ayrım ve dayatma uğruna vatanımın yok olmasına ve bu adadaki kendi geleceğimin son bulmasına neden olmayı reddediyorum.
Ya sen?