Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (21.02.2022) – Diken’de Dağhan Irak’ın kaleme aldığı “Sıradan Türkiyelinin Kıbrıs cahilliği…” başlıklı yazı Kıbrıslıların çok hoşuna gitti.
Yazılı basın ve sosyal medyada birçok kişi tarafından ele alındı, konuşuldu, takdir edildi.
Yazının eksiği çok olmasına rağmen Türkiye’den birinin bazı gerçekleri dile getirmesi gururunu okşadı insanlarımızın.
Özellikle Türkiyeli “muhaliflerin” bu aralar en önemli konusu olan Halil Falyalı ile ilgili tartışmaların “Rauf Denktaş’ın kemikleri sızlıyor” tarzı söylemlerle bitmesine içerleyen Kıbrıslılar, yine bazı Türkiyeli muhaliflerin kendilerini biraz daha doğru okumasından memnun oldular.
Geçtiğimiz günlerde Kanada’ya yerleşmiş olan Tacan Reynar’ın bir konuşmasına denk geldim konu ile ilgili.
Kendisi de Türkiyelilerin, özellikle de Türk gazetecilerinin Kıbrıs’ı ve Kıbrıslıları hala doğru okuyamamasından dem vuruyordu.
Uzun uzun bu durumu kendince anlamlardırmaya çalıştıktan sonra asıl soruna on saniyeliğine değindi Reynar.
“Bizde de biraz hata var. Belki daha fazla sesimizi yükseltmemiz lazım. Daha fazla konuşmamız lazım. Daha fazla had bildirmemiz lazım. Ama yavaş yavaş değişecektir diye düşünüyorum bu durum”.
Ama o on saniyelik özeleştirimsi konuşmanın başında söylediği gibi bizde “biraz” değil hatanın tümü var ve sonunda söylediği gibi kendiliğinden “yavaş yavaş” değişmeyecek bir durum bu.
Ne Rumca konuşan Kıbrıslılar, ne Türkiye, ne de dünya Türkçe konuşan Kıbrıslıların verdiklerini söyledikleri tutarsız mücadelenin kodlarını çözmek zorunda değil ve hiçbir zaman çözmeyecekler.
Dünya üzerinde hiçbir varoluş mücadelesi veren toplumun da böyle bir “lüksü” olmamıştır.
Aklınıza hangi varoluş mücadelesi veren toplumu getirirseniz hepsi tutarlı, dünyanın anlayacağı dilde ve kesintisiz bir propaganda mücadelesi ile seslerini duyurabilmiştir.
Bunun en yakınımızdaki örnekleri Filistinliler ve Kürtlerdir.
Örneğin bir “seçime müdahale raporu” yazıp içine tüm dünyanın dikkatini çekebilecek bir nokta katmayarak ve hatta illegal yerleşiklerden bile bahsetmeyerek ne sesinizi duyurabilir ne de kendinizi anlatabilirsiniz.
“Seçimde para dağıtıldı” deyip o paralar ile bu topraklarda birer savaş suçu olarak bulunan “illegal yerleşiklerin” oylarının alındığını belirtmezseniz bu hem kimseyi ilgilendirmez, hem de Türkçe konuşan Kıbrıslıların tümüyle “satılmış” olarak tüm dünyaya ilan edilmesinden başka bir işe yaramaz.
Bu sadece küçük bir örnek.
O yüzden Kıbrıs’ta yaşanan trajediyi Kıbrıslılar Birliği’nin yaptığı gibi dünyayı ilgilendiren perspektifiyle, yani Türkiye’nin yapmanıza asla izin vermeyeceği şekilde anlatmadığınız müddetçe sesinizi duyan, konuştuklarınızı anlayan biri olmayacak.
Ne Türkiye, ne Rumca konuşan Kıbrıslılar, ne de dünyanın sizin küçük dünyanızda, daha hakkında konuşmaya bile cesaret edemediğiniz sorunlarınızı kendileri araştırıp bulma gibi bir ödevi yoktur çünkü.
Bu ödev sizin ödeviniz ve Türkiyelilerin “haklı” cahilliğinin suçlusu da bu ödevi yerine getirmeyen insanlarımızın ta kendisidir.