Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (17.01.2022) – Geçtiğimiz günlerde Bağımsızlık Yolu yöneticilerinden biri açıkça illegal Türk yerleşiklerini “Kıbrıslı Türk” olarak gördüklerini söyledi.
Bu duruma bazı insanlarımız şaşırdı ama bu grup bunu ilk defa söylemedi…
Savaş Zamanında Sivil Kişilerin Korunmasına İlişkin 1949 tarihli 4. Cenevre Sözleşmesi, Savaş suçlarının yargılanması için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 1998 Roma Statüsü, Birleşmiş Milletler’in 1968 tarihli “Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşmesi” gibi uluslararası birçok anlaşma ve yasaya göre savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul edilen bu taşıma nüfus hakkında zaten bu şekilde düşünüyordu bu grup.
İnsanlarımızın bir çoğunda bulunan komik “Kıbrıslılık lisansörlüğü”nü sadece bu grup mu yapıyor peki?
Şöyle bir arkanıza yaslanın ve etrafınızda “O kişi Türkiyeli ama çok iyi biri, artık Kıbrıslı” diyen kişileri bir aklınıza getirin.
Bu kimlik lisansörlüğü özellikle işgal bölgesindeki sahte seçim zamanlarında tüm “solcu” siyasi particik ve örgütcüklerin başvurduğu yöntem…
Yerleşimci kolonyalizmi karşısında sarsılmadan, net ve tutarlı bir şekilde politika yürüten tek örgüt olan Kıbrıslılar Birliği haricinde tabii.
Sermayeyi de elinde tutan sağcı partiler Türkiyeli illegal yerleşiklere “para” dağıtırken, o kadar kaynağı olmayan “sol muhalefet” ise “kimlik tacirliğine” soyunmuştur bu topraklarda her zaman.
Anlayamadıkları şey, birkaçı haricinde illegal Türk yerleşikler için bunun hiçbir anlamı olmadığı.
Uluslararası hukuka göre “insanlığa karşı işlenmiş” suçların “hümanizm” diye paketlendiği başka bir yer var mı zannediyorsunuz dünya üzerinde?
Ama söylediğim gibi bu ucuz kimlik tacirliğini ne o illegal yerleşikler, ne uluslararası toplum, ne dünya ilericileri, ne de en önemlisi Kıbrıslıların nüfusunun yüzde 82’sini oluşturan Rumca konuşan Kıbrıslılar yiyor.
Bir zamanlar birlikte yaşadıkları Türkçe konuşan Kıbrıslıların, evlerini, barklarını, mallarını, anılarını, topraklarını, mülklerini, hayallerini, geçmişlerini ve geleceklerini gaspeden illegal yerleşikleri “Kıbrıslı” ilan etmesini alkışlamalarını beklemiyorsunuz herhalde Rumca konuşan Kıbrıslılardan…
Ya da bütün bu “solcu” siyasi particikler ve örgütler istedi diye bu istilacıların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özgür topraklarına sokulacağını…
Ama ben bir çoğunuz gibi önce Bağımsızlık Yolu’na kızmıyorum…
Bu grup en azından bu ucube düşüncelerini açık açık dile getiriyor, manifestosuna ve bildirilerine yazıyor, tüm üyeleri ile sesleri titremeden dile getiriyor ve bu insanlık dışı fikirleri kendi içlerinde tutarlı bir şekilde savunuyorlar.
Ne mi demek istiyorum?
Eğer bu barbar düşüncenin karşısında duran tüm insanlığın vicdanını paylaşıyorsanız önce kızmanız gerekenler siyasi hayatları boyunca illegal yerleşikler konusunda ağzını “net” ve “tutarlı” bir şekilde açamamış ve bu kimlik tacirliğini bazen bu gruptan katbekat fazla yapmaya devam eden sözde sol, çakma hümanist particikler ve örgütlerdir.
Bu bahsettiğim cephenin bir ortak yanı, işgalin gerçek adı olan yerleşimci kolonyalizmi ve illegal yerleşikler hakkında net bir tavır ortaya koymamaları, diğer ortak yanı ise federasyon safsatası karşısındaki 1960 yılında kurduğumuz üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş fikri hakkında net bir söyleme sahip olmamalarıdır.
Kimlerden mi söz ediyorum?
Sahte seçimlere katılan, katılmayan veya arzuladıkları “sol” seçim ittifakı olmadığı için boykot yapacağını açıklayan tüm siyasi yapıların hepsinden söz etmekteyim elbette.
Kızmaya başlayacaksanız eğer, önce safını belli etmeyen “dilsiz şeytanlar”dan başlayın.