Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (16.01.2022) – Mustafa Billur’un herkese hatırlattığı, Aziz Şah’ın yazılarında her zaman altını çizdiği, Kıbrıslılar Birliği’nin 2020 yılındaki sözde toplum liderliği seçimi öncesi “Maskaralık seçim öncesi Raif Denktaş’ı saygıyla anmak” başlığıyla İngilizce olarak dünya kamuoyuna anlattığı Raif Denktaş’ın o meşhur konuşması sanırım artık her sene bir kere hatırlanacak bu adada.
1985 yılında Rauf Denktaş’ın oğlu Raif’in sözde KKTC Kurucu Meclisi’nde “Dünya basınını Kıbrıs’a çağırıp ‘bu seçim maskaralıktır, Türkiye’den getirilmiş, ithal edilmiş seçmenlerle bu oyun oynanmaktadır’ diyeceğiz” dediği o uzun ve efsane konuşmadan söz ediyorum.
Bu konuşmayı en son Rauf Denktaş’ın kızı ve Raif’in kızkardeşi Ender Denktaş Vangöl hatırlattı herkese Raif’in katledilmesinin yıldönümünde.
Evet katledilmesinin.
Hayatım boyunca bulunduğum her yerde, yazdığım her yazıda ve Kıbrıs’taki yerleşimci kolonyalizmine karşı dünyanın dört bir yanında yaptığım tüm konuşmalarda Raif’in Türkiye tarafından öldürüldüğünü hatırlatmaktayım.
Kutlu Adalı cinayeti hakkında kaleme aldığım “Dedektifçilik oynamayın, işgale ve Denktaş’a bakın!” başlıklı yazımda da söylediğim gibi Kıbrıs’ta işlenen siyasi cinayetler ikiye ayrılmaktadır.
1974 yılına kadar Kıbrıslı gazeteciler, sendikacılar ve siyasetçiler, sadece üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunduğu için öldürülmüş ya da baskı görmüştür.
Fazıl Önder, Ayhan Hikmet, Ahmet Muzaffer Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu, İhsan Ali ve niceleri…
1974 sonrasında öldürülenler ise sadece Türkiye’nin bir savaş suçu olarak Kıbrıslıların sonunu getiren “illegal Türk yerleşikleri” adaya getirmesine, yani bir insanlık suçu olan demografik mühendisliğine karşı durdukları için öldürülmüştür.
Raif Denktaş ve Kutlu Adalı gibi…
Raif’in Türkiye Cumhuriyeti tarafından öldürüldüğü gerçeği toplumumuz tarafından bilinmektedir.
Artık kimsenin Raif Denktaş’ın askeri bir araç ile otoyolda yapılmış bir kaza sonucu öldüğüne inandığını düşünmemekteyim.
Devletlerin tercih ettiği en klasik suikast yöntemleri nelerdir?
“Hain” veya “düşman” olarak etiketleyebileceklerine kurşun, edemeyeceklerine de bir ucunun askere, polise ya da istihbarata dayanacağı trafik kazası.
Geçtiğimiz günlerde Raif Denktaş’ın sözlerini toplumla paylaşan Ender Denktaş Vangöl birkaç ay önce de bu konu hakkında bizlere başka bir şey daha söylemek “istemişti” hatırlarsanız.
Raif’in ölümüyle ilgili “Ben hiçbir zaman kaza olduğuna inanmadım” ve “Şu an Cumhurbaşkanlığı Basın danışmanı olan o dönemlerde abimiz Raif Denktaş’ın sol kolu olan Aydın Akkurt herşeyi biliyor” diyerek Aydın Akkurt’u açıklamaya davet etmişti.
Açıkça Türkiye destekçisi olan siyasi cephelerin ne Raif, ne de onun katledilmesi konusu üzerinde pek durmamasını anlayabiliriz.
En nihayetinde Raif’in babası Rauf Denktaş bile konu hakkında ancak Türkiye tarafından silindiği 2004 yılında konuşabilmiş ve yaşananları tam anlatmasa da Türk basınına “Oğlum MİT yüzünden öldü” diyebilmişti.
Ancak Kıbrıs’ın işgal bölgesinde işgale karşı bizler gibi tutarlı bir şekilde mücadele veren kişilerin sayısının dünya ve Rumca konuşan Kıbrıslılar tarafından sorgulanıyor olmasının sebebi Türkiye’nin adadaki varlığından rahatsız olan kişilerin cesaretinin Raif Denktaş’ınki kadar olamamasıdır.
“İşgal” altında “demokrasi” varmış gibi davranıp işgali meşrulaştıran “çözüm düşkünleri” ve hatta boykot yapacaklarını söyleyen federalistlerin bile işgalin gerçek adı olan illegal yerleşikler konusunu dile getirmemeleridir.
Bu güruh, Raif Denktaş’ın Türkiye’nin Kıbrıs’taki yerleşimci kolonyalizmine karşı duruşundan değil askeri bir araç ile otoyolda “kaza” geçirdiği için öldüğüne, Kutlu Adalı’nın da öldürülmeden önceki son yazısı olan “Sopa ve sıpa”da da dile getirdiği illegal yerleşiklere karşı düşüncelerinden değil “Barnabas İncili” safsatasından öldüğüne inanıyor gibi yapmaya ve ne dünya üzerindeki ne de Kıbrıs’ın özgür yarısındaki Kıbrıslıların haberi bile olmayacağı mücadeleciklerine devam edebilirler.
Belki senede bir defa bu insanların düşüncelerini onların imzalarıyla paylaşıp kendilerini tatmin etmek adına üstü kapalı göndermeler yaparak…
Ama biz bunu yapmayacağız.
Siz “eğer bunu söylersem başıma ne gelir” ya da “Türkiyeli bakkalımın, arkadaşımın, komşumun, yeğenimin kocasının yüzüne nasıl bakarım” diyerek Kıbrıs’a ve Kıbrıslıların geleceğine ihanet ederken, biz bedel ödeyerek Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgalinin en büyük projesi olan yerleşimci kolonyalizmini gücümüz yettiğince dünyaya anlatmaya devam edeceğiz.
Raif Denktaş ve Kutlu Adalı’nın yapmak istedikleri gibi.