Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (03.01.2022) – Dünya tarihini incelediğinizde siyasi akımların birbirinden kültürel olarak farklı olan coğrafyalarda bile çoğu zaman koordineli bir şekilde yükselişe ve inişe geçtiğini görürsünüz.
Özellikle burjuva demokrasisinin hakim olduğu Küresel Kuzey ülkeleri için bu geçerli olmuştur geçtiğimiz birkaç yüzyıl içerisinde.
Küresel Kuzey ve Küresel Güney ayrımı bugün dünyayı en doğru şekilde sosyo-ekonomik ve politik olarak ikiye ayırmamızı sağlayan terimler aslında.
Küresel Kuzey terimi en basit anlatımı ile Kuzey Amerika ve Avrupa devletlerini yani eski ve yeni sömürgeci devletleri içine almakta.
Küresel Güney ise dünya üzerindeki geriye kalan devletleri, yani yakın tarihe kadar sömürülmüş veya bugün sömürülmeye devam eden devletleri anlatmaktadır.
Bildiğiniz gibi burjuva demokrasisinin hakim olduğu coğrafyalarda bugün iki ana akım siyasi cephe bulunmakta.
Muhafazakar partiler ve onlardan pek bir farkı olmayan sosyal demokrat partiler.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump’ın başkan seçilmesi gibi birkaç istisna dışında modern siyasi tarihin neredeyse tümü bu iki ana akım siyasi cephenin değerlerini temsil eden figürlerin arasındaki güç transferi üzerine yazılmıştır.
Geçtiğimiz aylarda tanık olduğumuz seçimler ise bahsettiğimiz coğrafyalarda hükümet sırasının bir kere daha sosyal demokratların eline geçeceğini gösteriyor bize.
Önce Amerika Birleşik Devletleri’nde sonra Almanya’da gerçekleşen seçimler ve Birleşik Krallık gibi birçok ülkedeki toplumsal göstergelerin bize tarif ettiği şey bu.
Peki bunun işçilere, öğrencilere, emeklilere pozitif bir etkisi olacak mı?
Elbette hayır.
Çünkü merkez-sol ya da sosyal demokrat siyasi elitin yönetimi eline geçirdiği her yerde bıraktığı ekonomik ve toplumsal tahribat merkez sağ ya da muhafazakar siyasi elit hükümetlerinden eksik değil, çoğu zaman fazla olmakta.
Özellikle pandemi bahanesiyle yakın gelecekte içine sokulacağımız ekonomik buhranda dünyanın bu siyasi elitlerin elinde olacağını düşündükçe çıldırmamak elde değil.
Elbette bu dönem, bizim gibi sömürge coğrafyalar haricindeki devletler içerisindeki sosyalistlerin eline kendilerini anlatmaları için geçen büyük bir fırsat aynı zamanda.
Çünkü bizim bağımsızlık mücadelemiz ve Küresel Kuzey diye tarif ettiğimiz ülkelerdeki sosyalistlerin mücadelesi birbirine bağlı ve dayanışma gerektiren kavgalardır.
Ancak özellikle geçtiğimiz otuz yıl içerisinde eline geçen hiçbir siyasi fırsatı değerlendiremeyen batı sosyalistlerinin günümüzde olgunlaşan şartları da doğru analiz edip değerlendirebileceğine inancım her zamankinden daha az bugün.