“Boykot” değil “şımarık çocuk sendromu”

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (12.12.2021) – Günlerdir “federalist boykotçuların” hezeyanvari açıklamalarını dinlemekteyiz.

Bazen bazı insanlarımız konuştukları zaman sesleri kaydedip sonrasında kendi konuştuklarını kaç kere dinletirsek tutarsızlıklarını fark ederler diye düşünüyorum.

“İşgal” diyorlar.

1974 yılında mı, 1983 yılında mı olduğu konusunda pek karar veremeseler de bir işgalden söz ediyorlar.

Sonra 2021 yılında işgal altındaki topraklarda “kukla” dedikleri yapı için gerçekleşecek sözde seçimlerde “sol” particiklerinin birleşmesini istiyorlar.

İşgal altında seçimlere, eğer sol particikleri birleşirse umut bağlıyorlar.

Zincirleme bir oksimoron.

Açıklamalar bolca laf salatası, slogan, gaz-gof içeriyor ancak incir çekirdeğini doldurmuyor.

Tekrarlayım.

“İşgal” var dedikleri topraklarda yapılacak “seçimde” bazı particikleri “ittifak” yapmadığı için “işgal” topraklarındaki “seçimleri” “boykot” etmek istiyorlar.

Bu cümleyi yavaş yavaş, saçmalığını tamamen içinize sindirene kadar tekrar tekrar okuyunuz.

Bir de bu çerçevede yapılacak boykotu “örgütleyip” tüm dünyaya anlatacaklarmış.

Kusura bakmayın ama bu saçmalığı bırakın dünyaya kendi çocuklarınıza bile anlatamazsınız.

Evet boykot etmeli.

Evet örgütlü olmalı.

Evet dünyaya duyurulmalı.

Ancak “işgal altındaki seçimleri arzu ettiğiniz ittifaklar olmadığı için boykot ediyor olmanız” eğer “arzu ettiğiniz ittifaklar olsaydı işgal altındaki seçimi meşru görüp oy kullanacağınız” manasına geldiğini anlamanız için lise müfredatına kaç Türkçe, kaç mantık dersi daha eklenmesi gerekir?

Bu argümanların baştan koktuğunu, her zamanki gibi mantık dışı olduğunu ve kimseye anlatma şansınızın olmadığını söylüyorum.

Boykot yapılmalı, örgütlü olmalı ve bu dünyaya duyurulmalı.

Çünkü sizin de kullandığınız “işgal” olgusu altında “demokrasi” hiçbir şartta zaten var olamaz!

Çünkü işgal bölgesindeki “seçimlerin” sonucu, ağzınıza almamak için büyük çaba sarf ettiğiniz Türkiye’nin Kıbrıs’taki yasadışı yerleşimci kolonizasyon politikası sebebiyle dünden bellidir!

Çünkü Türkiye işgal, baskı ve demografik mühendislikle iradenizi yıllar evvel elinizden almıştır!

Bu yazdığım üç “çünkü” dışında yarım bir Türkçeyle kurulan süslü cümleleri ne dünya, ne de birleşmek istenilen Rumca konuşan Kıbrıslılar, ne de normal bir psikolojiye sahip herhangi bir kişi anlamayacaktır…

O “güzel kafalar” yorulmasın, herşey bu kadar basit işte.

“İşgal” altında “seçim ittifakı” istenilmesi ve istenilenin olmaması sonrasında girilen yolun adı “boykot” değil, “şımarık çocuk sendromu”dur.

Boykot işgal altında her halükarda, işgalin her kurumuna, işgal altındaki her duruma, işgal altında her an yapılması gereken bir eylemdir.

Önümüzdeki günlerde Kıbrıslılar Birliği örgütü İngilizce, Yunanca ve Türkçe olarak üç dilde ve her zamanki gibi dünyanın anlayacağı tutarlı bir lisanda “İşgali Boykot Et!” deklerasyonu ve eylem planıyla uluslararası toplumun karşısına çıkmaya hazırlanmaktadır.

Bu topraklarda aynı kaderi paylaştığımız Filistinler ile bizim topraklarımızdaki işgalin gerçek adı ise yasadışı yerleşimcilerdir.

Ve bu işgal altında herhangi bir şekilde demokrasi ve sınıf mücadelesi verilebileceğini düşünmek kadar kendi içinde tutarsız bir söylem ve mücadele olamaz.

Tarih ile mantığın bize öğrettiği şey ise tutarsız her mücadelenin kaybetmeye mahkum olduğu gerçeğidir.

Kıbrıslıların bu topraklarda var olmaya devam edebilmelerinin tek yolu işgal rejimini ve onunla birlikte gelen herşeyi reddetmek ve 1960 yılında kurdukları üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmektir!