UBP, Kıbrıslılar ve Türkiyeli yasadışı yerleşimciler

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (31.10.2021) – Çakma hümanizm sevdalısı sahte solun bu topraklarda Türkçe konuşan Kıbrıslılara karşı gerçekleştirilen kansız soykırıma karşı duranları “ırkçılık” ile suçladıkları argümanları okumaya bayılıyorum.

Bu cepheler şimdi de Ulusal Birlik Partisi yani UBP’nin kurultayı öncesi yeni bir argümanla ortaya çıktılar.

Neymiş, partinin meclis üyesi adayları ve lider kadrosunun çoğunluğu da Kıbrıslıymış, falan filan.

Akılları sıra Kıbrıs’ta yaşananların sorumlusunun Türkiyeli yasadışı yerleşimcilerin olmadığı gibi saçma bir noktaya değinmek istiyorlar.

Bu tür gerçeklikten uzak ve sorunlu bir argümanın hangi yanlışlığına değinmem gerektiğine karar vermekte zorlanıyorum.

Çakma hümanizm yanına mı değineyim, yerleşimci koloniyalizmin ne demek olduğunu mu anlatayım yoksa güncel konu olan Ulusal Birlik Partisi’nin yapısı özelinde mi özetleyim konuyu bilemiyorum.

Türkiyeli yasadışı yerleşimciler konusunu hala sadece adadaki Türkiyeliler ve Türkçe konuşan Kıbrıslılar arasında çözülebilecek bir “insan hakları” meselesi olduğunu zannetmeleri bu insanların probleminin kaynağı aslında.

Bu yasadışı yerleşimcilerle Türkiyeli arabesk sanatçısı Mahsun Kırmızıgül’ün “Hepimiz kardeşiz” şarkısı eşliğinde sarılıp koklaştıkları zaman herşeyin hallolacağı sanrısı aslında Mesarya ve Beşparmaklar arasındaki küçük siyasi vizyon ve büyük ilüzyonun sebebi.

Bu bir rahatsızlık…

Ve bu rahatsızlık, illegal yerleşikler veya yasadışı yerleşimcilerin 1949 tarihinde onaylanan “Cenevre Sözleşmeleri”, Birleşmiş Milletler’in 1968 tarihli “Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşmesi” ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 1998 tarihli Roma Statüsü’ne göre savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suç olduğu gerçeğini görmemelerini sağlıyor.

Ya da Türkiyeli yasadışı yerleşimcilerin adadaki varlığının, Türkçe konuşan Kıbrıslılardan önce adanın resmi olarak yüzde 82’lik nüfusunu oluşturan Rumca konuşan Kıbrıslıların “insan haklarına” aykırı bir durum olduğunu görmüyorlar…

Yüzde 82’lik toplumun evlerini, anılarını, geçmişini ve geleceğini gasp etmiş bu yasadışı yerleşimcilere “insan hakları” kisvesi altında ve o insan hakları denilen şeyin resmi olarak yazıldığı tüm belgeleri hiçe sayarak “adada yaşama hakkı” veren çakma hümanistlerimizin dünya tarihinde örneği yok.

Lümpenliğin doruk noktası.

İşgal bölgesindeki meclisten, işgal altındaki sözde “demokrasiden” ve bu Türkiyeli yasadışı yerleşimcilerin oylarından medet uman kendi partilerinin Ulusal Birlik Partisi’nden ve kendilerinin Ulusal Birlik Partisi’nin yöneticilerinden ne farkı olduğunu Kıbrıslıların bu lümpenlere sormasının zamanı geldi ve geçti artık.