Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (26.10.2021) – Türkiye’nin “persona non grata” yani “istenmeyen kişi” ilan ettiği 42 Türkçe konuşan Kıbrıslı listesinin ortaya çıkmasından sonra Erdoğan hızını alamadı…
Osman Kavala’nın serbest bırakılması için çağrıda bulunan on büyükelçinin de “persona non grata” ilan edilmesi için düğmeye bastı.
Bu on büyükelçinin ülkelerini sıralayalım…
Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda.
Aralarından yedisinin Avrupa ülkesi olduğu bu liste “işte Erdoğan’ın sonu geldi” gibi hayal alemlerinde gezmeye başlamış insanlarımızın hayallerinin suya düşmesi için yeterli aslında.
Neden mi?
Bu büyükelçiler çağrılarını yaptıktan hemen sonra uzun zamandır pek sesi çıkmayan Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı “Süslü Sülü” Süleyman Soylu bir açıklamada bulundu.
“Önemli bir göç dalgasıyla karşı karşıyayız”.
Suskun Sülü’nün bu mesajı zaten göç dalgalarına alışmış Türkiyeliler için değildi elbet…
Zaten geçim derdi ile boğuşan Türk toplumu bu açıklamanın üzerinde de pek durmadı.
Bu mesaj doğrudan doğruya Avrupa Birliği devletlerine bir mesajdı.
Süleyman Soylu açıklamasının devamında ne diyordu?
“3.5 milyonun üzerinde İran’da Afgan var. Bunların 2 milyonu hareket etmeye hazır”.
Bundan daha açık bir tehdit olabilir mi?
Peki sizce bu reste rest çekecek bir Avrupa Birliği ya da Amerika Birleşik Devletleri var mı karşınızda?
Tabii ki hayır.
Bu mülteciler Türkiye’ye Türkiye halkını rahatsız etmeden yavaş yavaş gelecek.
Erdoğan bu mültecileri koltuğu bırakmamak için ileride bir kaos malzemesi olarak kullanacak.
Avrupalı devletler, topraklarında Avrupa’ya akın etmek için bekleyen milyonlarca mülteci bulunan bir Türkiye’ye hiçbir zaman gerçek anlamda bir yaptırım uygulayamayacak.
Bugünkü koşullarda Erdoğan’ın işi hem ekonomi açısından hem diplomasi açısından zor olsa da Avrupalı devletin işi Erdoğan’ınkinden daha zor aslında.
Bütün bunlar yaşanırken Erdoğan’ın içinde bulunduğu bu durum sebebiyle sevinen Kıbrıslılara ise söyleyebileceğim tek şey ise Erdoğan’ın gitmesinin ya da kalmasının Kıbrıs için hiçbir şeyi değiştirmeyeceğidir.
O yüzden Kıbrıs’ın kurtuluşu ile Erdoğan’ın kaderini birbirine bağlayan insanlarımıza da her zaman olduğu gibi bu rüyadan uyanmalarını tavsiye ederim.
Bu topraklar kurtulacaksa bu ancak sizlerin işgale ve iradenizi elinizden almış olan işgalin gerçek adı yasadışı Türkiyeli yerleşimcilere karşı mücadele etmenizle olacaktır.