Türkiyeli yasadışı yerleşimciler ve “kopamayan kıyamet”

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (10.10.2021) – İllegal yerleşikler veya yasadışı yerleşimciler…

Türkçe’de adına ne derseniz deyin manası değişmemekte…

İllegal yerleşikler veya yasadışı yerleşimciler, 1949 tarihinde onaylanan “Cenevre Sözleşmeleri”, Birleşmiş Milletler’in 1968 tarihli “Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşmesi” ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 1998 tarihli Roma Statüsü’ne göre savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suçtur.

Savaş suçu ve “insanlığa” karşı işlenmiş suç…

Bu konu açıldığı zaman ülkemizin insanları ve özellikle “aktivistleri” arasındaki kafa karışıklığının sebeplerini hep merak etmişimdir.

Gazetemizde defalarca ben ve diğer yazarların anlatmasına karşın iki şey hala anlaşılamıyor.

Birincisi yukarıda belirttiğim sözleşmeler, mahkemeler ve tüzükler.

İkincisi ise bazı insanlarımızın, hatta kendini Kıbrıslı olarak tanıtan aktivistlerin bile “işgalin hemen ardından gelenler tamamdı da yeni gelenler fazla oldu” edebiyatının uluslararası hukukta bir yeri olmadığı.

Bunları uzun uzun “İllegal yerleşikleri savunmak insanlığa karşı işlenen suçtur” ve “Muratağa-Sandallar katliamı, 14 çocuğumuz ve Savaş Suçları Komitesi” gibi yazılarımda dile getirmiştim.

Bütün bunların yanında yeni bir moda da bu konuda Rumca konuşan Kıbrıslılara altın tepside hediye ettiğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kontrol edenleri suçlamak oldu.

“Efendim neden onlar gidip de ‘Lahey’e Türkiye aleyhine bir dava açmıyorlar” diye başlayan, sonrasında da “çünkü ‘Lahey’e sadece devletler dava açabilir” diye devam eden söylemler…

Bunu da en çok kullanan kişi Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Şener Elcil…

Öncelikle “Lahey” derken orada savaş suçları ile ilgili iki mahkemenin olduğunu bilmek lazım.

Birincisi ve bizim için önemli olanı, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan Uluslararası Ceza Mahkemesi’dir.

İkincisi ise Birleşmiş Milletler’in yargı organı olan ve birçok yargı konusunun yanısıra savaş suçları ile ilgili bireysel başvuruların ancak devletler nezdinde başvurularak gündeme getirilebildiği Uluslararası Adalet Divanı’dır.

Şubat ayında “Türkiyeli illegal yerleşikler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi” başlıklı yazımda detaylı bir şekilde değindiğim gibi Türkiye’nin Kıbrıs işgali ve yasadışı yerleşimcileri ile ilgili dava hali hazırda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndedir.

Bu mahkemeye başvurmak için ise devlet olmaya falan gerek yoktur.

Sorun şurada ki, başkalarını suçlamak yerine, elinde diğer siyasi örgütlerde olmayan maddi kaynağa sahip olan sendikalar, partiler ya da bunların ortaklaşa oluşturdukları “platform”ların bu konuda, bugüne kadar bir şey yapmadığını kabul edebilecek cesareti bile yok insanlarımızın.

Şu anda o dava devam ediyor ve davanın bir tarafı DİKO’nun Avrupa Parlamentosu milletvekili Kostas Mavridis…

Bugün kendisine ulaşıp, dava ile ilgili kendisine yardımcı olabileceğiniz bir şey olup olmadığını sorabilirsiniz.

Bunu yapmayacağınızı biliyorum.

Peki, yarın Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı bu davanın soruşturulması noktasında bir karar alırsa, bu soruşturmaya ve savcıya Türkçe konuşan Kıbrıslılar olarak destek olabilecek cesaretiniz olacak mı?

Bugün hiçbir şey yapmayıp aslında birşeyler yapan başkalarını suçlamayı tercih ettiğinize göre hiç sanmıyorum…

Eğer sendika başkanları ve platformlarının içindeki en büyük parti olan Cumhuriyetçi Türk Partisi ve onun bu konu ile ilgili “kıyamet koparmaya hazırlanan” lideri Tufan Erhürman samimi ise hodri meydan!

Mahkeme orada, bir başvuru da siz yapın!

Konu ile ilgili açık ve net bir deklerasyon ile derdinizi dünyaya net bir şekilde anlatın!

Sizin gibi maddi kaynağı olmayan Kıbrıslılar Birliği gibi örgütler yasadışı yerleşimcilere karşı dünya halklarını, uluslararası örgütleri ve siyasi cepheleri bilgilendirmeye ve çalışmaya devam etmekte.

Başkasını suçlamadan ve sadece uluslararası hukuka dayanan argümanları ile “şu tarihe kadar gelenler tamamdı da sonra gelenler yanlış oldu” diye samimiyetsiz ve gerçeklikten uzak söylemlerin arkasına saklanmadan…

Çünkü biliyoruz ve haykırıyoruz ki bu topraklardaki işgalin gerçek adı illegal yerleşiklerdir…

Savaş suçlarının arasında bir fark olduğunu ya da savaş suçlarının “zaman aşımına” uğrayabileceğini savunmak insanlık dışı bir eylemdir!