İlber Ortaylı rehabilite edilebilir mi?

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (08.08.2021) – Türkiye’nin “büyük” tarihçilerinden İlber Ortaylı geçtiğimiz günlerde “450. fetih yılında Kıbrıs” başlıklı bir yazı kaleme almış.

Tarihin bilim sayılıp sayılamayacağı üzerinde çok tartışılan bir konu…

Dünya’da olan genel kanı ise tarihin bilim olamayacağı yönündedir.

Çünkü tarih, subjektif belgelerin, asla tam manasıyla objektif olunamayacak bir şekilde masal tadında anlatımından başka bir şey değildir.

Aynı tarihi farklı dini ya da siyasi inanışa sahip insanlardan tamamıyla farklı şekilde dinlemenizin ve ikisinin de bazı belgelere dayanmasının sebebi de budur.

Bu manipülasyon ustalıkları ile Türkler dünyaya yeni bir terim bile getirmişlerdir.

“Pseudo-Turkology” yani “sahte/sözde/yalancı Türkoloji”…

İlber Ortaylı da sahte Türkolojiyi besleyen “tarih-çi” bugün.

Türkçe konuşan Kıbrıslıların kökeninin, adadaki özellikle Katolikler olmak üzere Hristiyan halk olduğu fikrine karşılık Osmanlı arşivlerini manipüle ederek ortaya attığı “Toros Türkmenleri” fikrini sıkça dile getirir oldu bugünlerde.

Tıp ve teknolojinin bu kadar geliştiği ve artık genetik biliminin bugün etnik kökenini merak eden insanların kapısına kadar geldiği bir dönemde hala bazı insanlarımızın bu siyasi emelli dayanaksız “tarih” açıklamalarına tamah etmesi ise acınası bir durum.

Bir vaka da geçtiğimiz günlerde yaşadık.

Daha önceleri sıkça kendisinin bir Linobambaki olduğunu dile getiren bir gazeteci yine muhtemelen siyasi bir amaçla Türkçe konuşan Kıbrıslıların adaya 1571 yılında geldiği zırvasını yazabildi.

Bunlara alışkınız…

Sayısız enstitüde yapılan genetik araştırmalar, bilimsel makaleler ve yayınlanan kitaplar bize Rumca konuşan ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların ortak ve Osmanlı öncesi kökenlerini net bir şekilde açıklarken, 1571, Toros Türkmenleri, Aleviler, Konya-Karaman masallarının ısıtılıp ısıtılıp önünüze gelmesinin arkasında siyasi bir amaç arayabilirsiniz.

Yeri gelmişken, gerçekten bilimsel olarak Kıbrıslıların kökenine dair bir merakınız varsa son zamanlarda konu ile ilgili İsveçli araştırmacı-yazar ve arkeolog Marie-Louise Winbladh tarafından yazılan ve Galeri Kültür tarafından yayınlanan “Arkeoloji ve Genetiğin Bilimsel Verilerinde Kıbrıslıların Kökeni” kitabını tavsiye ederim ve bir solukta okuyabileceğiniz bir eser.

Ama benim bugün asıl değinmek istediğim konu İlber Ortaylı’nın yazısında davasına eklediği yeni terminoloji:

“Rehabilitasyon”…

1974 işgalinden sonra Kıbrıs’a etnik temizlik ve yerleşimci sömürgeciliği adına Türkiye’den gönderilen nüfus profilinin farklı olması gerektiğine inanıyor Ortaylı.

Adaya Türkçe konuşan Kıbrıslıların Avrupalı ve seküler kimliğine daha uygun olan Bulgaristan Türklerinin gönderilmesi gerektiğini ve bu insanların adanın iktisadi ve zirai yaşamına daha doğru katkı koyacabilecek karakterde olduğuna inanıyor.

Ve diyor ki “Kıbrıs Adası’ndaki yerleşmecilerin bir ölçüde tekrar gözden geçirilmesi ve durumda rehabilitasyona gidilmesidir”.

Bay Ortaylı anlamamış ya da anlamamakta ısrar ediyor olabilir ama ben bir kere daha kendisine teyit edeyim.

Kıbrıslıların sorunu bu adaya gönderilen yasadışı yerleşimcilerin meşrebi değildir, onların varlığıdır.

Kıbrıslılar, bir savaş suçu olan ve Roma Statüsü de dahil tüm uluslararası hukuka göre bir insanlık suçu sayılan bu yerleşimci sömürgeciliğine karşıdır.

Ve İlber Ortaylı’nin ülkesi Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından İsrail ile aynı suçları işlediği için soruşturma açılmasını beklemektedir.

Uluslararası hukuka göre İsrail’in Filistin’de işlediği suçların aynıları Türkiye tarafından Kıbrıs’ta işlenmektedir.

Ve insanlığa karşı işlenen bir suç olan yerleşimci sömürgeciliğinin “rehabilitasyonu” olamaz!

Ancak kendi toplumunun rehabilite olmasını isteyen İlber Ortaylı gibi elitist lümpenlerin yine kendi toplumunun içine rehabilite olması zor da olsa mümkündür.

1974 yılından sonra daha da kuraklaşan Kıbrıs’ın topraklarının rehabilitasyonu için ise Kıbrıslıların uğradığı kansız soykırımın en önemli aracı olarak bu adaya gönderilen yasadışı yerleşimcilerin bu topraklardan gitmesinden başka bir yol yoktur.