Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (25.07.2021) – Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ın işgal bölgesine yaptığı ziyarette “bir müjde” vereceğini duyurmuştu.
Bu “müjde”nin ne olduğu hakkında kimsenin tam bilgisi olmasa da herkesin kafasındaki ihtimaller aşağı yukarı birbirine benziyordu.
Erdoğan geldi, sözde meclise girdi ve müjde falan veremedi.
Bunun üzerine her zaman olduğu gibi bazı Türkçe konuşan Kıbrıslılar hayal dünyalarının derinliklerinden hüsnükuruntuları ortalığa salıverdi.
Yukarılardan birilerinin Erdoğan’ın kulağını çektiğinden başlayıp, söylemek istediklerini TDP ve CTP milletvekillerinin o gün sözde meclise gitmemesinden dolayı söyleyemediğine kadar giden hüsnükuruntulardan söz ediyorum.
Tabii beni en çok güldüren ise bazı siyasi örgütlerin her zaman yaptığı gibi boş boş “sana şunu yaptırmayacağız, sana bunu yaptırmayacağız” şeklindeki açıklamaları oldu.
Merak etmeyin…
Kıbrıslılar bu kafa ile devam ettiği müddetçe Türkiye bu adada istediği her şeyi yapacaktır.
Türklerin tarih boyunca uyguladığı en önemli stratejisidir “iki adım ileri, bir adım geri” atmak.
En önemli taktiğidir hedefledikleri “oldu bittiler”e sabırla zemin hazırlamak.
Sabırla…
Bugün işgal bölgesindeki sahte kavgalara, sahte kahramanlara, sahte zaferlere hala göz yumuyor olması ile o müjdenin verilmemesinin sebepleri aynı aslında.
Bazılarının “müjdesizlik”ten içi ferahlamışken, sözde İçişleri Bakanlığı’nın “nüfus” dairesindeki çalışmalar daha da hızlanıyor.
En son sözde seçimden bu yana verilen ve sonraki sözde seçimlere kadar verilecek onbinlerce “vatandaşlık” daha…
Dünya bunun adına “settler colonialism” yani “yerleşimci sömürgeciliği” diyor.
Bunun için kırkyedi sene sabırlı bir şekilde çalışmalarını yürüten Türk devletinin Maraş’ı istediği gibi kullanmak için birkaç sene daha bekleyemeyeceğini mi zannediyorsunuz?
Ya da bugün durum sıcakken mahalle baskısından korkan Maraşlı Rumca konuşan Kıbrıslıların torunlarının, insanlarımızın bir kısmı gibi gözü paradan başka bir şey görmediğinden yarın Taşınmaz Mal Komisyonu’na akın etmeyeceğini?
Zannediyorsanız artık zannetmeyin…
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi “kınamalar”ına devam ederken Türkiye’nin adadaki planları tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.
Herkesin gözü Maraş’tayken, Türkiye adaya bir deniz bir de hava üssü konduruyor.
Bütün bu oyunları bozacak ve dünyanın gözünü dikkatli bir şekilde Kıbrıs’a çevirecek tek şey Türkiye’nin kansız soykırımını ve “yerleşimci sömürgeciliği”ni açık, net ve örgütlü şekilde dünyaya haykırmaktan başka bir şey değildir.
Bunu yapması gerekenler de Türkçe konuşan Kıbrıslılardan başkası değildir.
Bu olmadığı sürece, ve bazılarını yerleşimci sömürgeciğine yani adadaki illegal yerleşik Türklere karşı durmayı “ırkçılık” olarak adlandırmalarına izin verdiğimiz müddetçe, Türkiye’nin bu adadaki planları ve bizim yok oluşumuz devam edecektir.
Onlar iki adım ileri, bir adım geri, biz iki adım geri, bir adım ileri…