Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (20.06.2021) – “Öyleyse görevinizi yapın çocuklar ve yürüyüşe katılın.
Ülkenizin intiharına hizmet edin.
Elveda derken sallayabileceğiniz bir bayrak bulun.
Ama herşey sona ermeden hemen önce, belki ihanet bile denemeye değerdir.
Bu ülke ölmek için çok gençtir”…
1963’ten bugüne Kıbrıs’ı ve Kıbrıslıları anlatan birkaç dize.
Amerikalı devrimci ve halk müzisyeni Phil Ochs’a ait bir eserden…
Bu bölüm geldiği zaman beynimden vurulmuşa dönerim hep.
Kurulduktan hemen sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yönetenlerin ülkemizi intihara sürükleyişi bir gerçek değil mi?
Ya insanlarımızın gücü elinde tutanların onlara verdiği “görevi” yapıp yürüyüşe katılması?
Peki, herkes ülkesine elveda derken sallayacak farklı bir bayrak bulmadı mı?
Evet, hepsi oldu.
Herşey sona ermeden önce, o genç ülkenin yaşaması “ihaneti”ni tercih edenler olmadı mı?
Onlar da oldu.
Ayhan Hikmet, Ahmet Muzaffer Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu, Dr. İhsan Ali…
Elbette Phil Ochs dizelerinde “görev” ve “ihanet” sözcüklerini sarkastik bir şekilde kullanıyordu.
Zayıf insanlar ve toplumlar her zaman “nicelik tutkularının” kurbanı olmuş…
Bu tutku aynı zamanda zayıf insanların güvenlik kaygılarına da cevap verdiği için sığındıkları bir liman olmuş…
Devrimcilik ise niceliğe karşı duruş ve doğru için mücadele olmuş…
Kaç tane devrimci tanıyorsunuz ya da okudunuz ki yanında nicelik tutkusunu tahmin edecek kadar insan bulunmuş…
Yaşarken veya öldükleri zaman…
Malcolm X, Che Guevara, Deniz Gezmiş, Patrice Lumumba, Phil Ochs…
Devrimciliğin karşısında nicelik tutkusuyla ve komplekslerle bezenmiş kendini saklamayan oportünist akımlar da var ve hep var olmuştur.
Çarpık düzenleri, işgalleri, zulmü yok etmek yerine onun içinde yer almayı ve zavallıca bu gerçekler altında bir gün “niceliği” kontrol ederek koltuk ve makam elde etme hayaliyle yaşamlarına devam eden insanlar…
Her zaman dünyayı zincirlemiş kötülüğün bir parçası olmak isteyenler sağımız, solumuz, her yanımızda olmuş…
Peki tarih boyunca var olan bu insanlardan biri umut olabilmiş mi toplumlara, bireylere, dünyaya?
Hayır.
Çünkü onlar “kazanmaya” odaklı “herşey mübah” mücadelelerin eserleri.
Biz ise esas olanın kazanmak değil, doğru olan ve iyilik için verilmiş bir mücadele olduğuna inanan insanlarız.
Faize Özdemiciler, Faize abla bir yazısında diyordu ki “yurdu kalmamış kişi için yaşanacak tek yer yazıdır”…
Beni çok etkilemişti bu söz.
Birşey eklemek istiyorum buna:
Yurdu kalmamış kişiler için yaşanacak yerler, yazılar, anılar ve yanlışları geri alarak doğrularla dolu bir gelecek için verdikleri onurlu, tutarlı ve duru mücadeleleridir.
Unutmadan, Kıbrıs da bir avuçtur…