Türkçü bir “Rum”: Alparslan Türkeş

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (10.05.2021) – Eylül 1944…

Türkiye’de meşhur “Irkçılık-Turancılık” dava süreci başlıyor…

O zamana kadar savaşı kazanabilecekleri ihtimaliyle flörtleştiği Nazilerin savaşı kaybedeceğini anlayan İsmet İnönü tüm dünyaya safını belli etmek istiyor.

Önceden tüm faaliyetlerine izin verdiği Nazi sempatizanı Türkçü gruplara karşı harekete geçiyor.

Yargılananlar arasında Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu gibi isimlerle birlikte bir kişi daha var…

Kıbrıslı üsteğmen Alparslan Türkeş, ya da gerçek ismiyle Hüseyin Feyzullah.

Türkiye’nin modern siyaset tarihine yön veren ve yarattığı sentez ideolojiyle hala Türkiye’deki büyük bir kesimi zehirlemeye devam eden bu kişinin geçmişi ile ilgili yazılmış doğru bir eser bulunmamakta.

Kendisi Irkçılık-Turancılık davasında yoldaşlarını satan tek itirafçı olarak kayıtlara geçmiş, herkes gibi tabutluk denilen korkunç işkencelerden geçmekten kendini kurtarmıştı.

Kıbrıs’ta başlayıp Türkiye’de biten karanlık hayat yolculuğunun büyük bir kısmının hiçbir zaman bilinmemesi için büyük bir çaba sarfetti Alparslan yani Hüseyin.

İsmini bile değiştirmesinin sebebi aslında geçmişini silmek istemesiydi.

Kıbrıs’taki geçmişini…

Has ve has Kıbrıslı olmasına karşın Türkiye’de kendisine yarattığı yeni kimlik ile beraber yeni bir geçmiş de yazdı.

Bu hikayeye göre, ailesi Kayseri’nin Pınarbaşı köyünden bir arsa meselesi yüzünden Sultan Abdülaziz tarafından 1860’larda Kıbrıs’a sürgün ettirilmiş.

Savaştan savaşa koşan, imparatorluğun dört bir yanında yaşanan ayaklanmalarla boğuşan dev Osmanlı’nın Sultanı, boş bir vaktinde Kayseri’nin köylerinde arsa kavgası yapan ailelerle uğraşıyormuş anlayacağınız…

Bu “sürgünden” sonra Alparslan Türkeş’in babası dünyaya gelmiş.

Alparslan Türkeş 1917 yılında dünyaya geldiğine göre hakkında hiçbir şey bilinmeyen babasının muhtemelen 1890’larda doğduğunu tahmin edebiliriz.

Hüseyin babasına havalı da bir isim vermiş.

Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey.

Hangi Tuzla mı?

Mağusa’da Tuzla ismini 1974 yılından sonra alan Ekgomi köyü.

Ahmet Hamdi, hem “Tuzlalı” hem “Bey” olmuş daha dün babasının sözde vardığı “Rum” köyünde.

Evet, Osmanlı kayıtlarında, İngiliz kayıtlarında ve Kıbrıs Cumhuriyeti kayıtlarında da olduğu ve hepimizin bildiği gibi Ekgomi Rumca konuşan Kıbrıslılara ait köy aslında.

Bazı nüfus sayımlarında evlilik, işçilik ya da hata gibi sebeplerle yazılan bir iki Türkçe konuşan Kıbrıslıdan başka bir şey yok kayıtlarda, ki bu durum nüfus sayımlarında sıkça yaşanmaktaydı o zamanlar…

Türkiye siyasi tarihi için bu kadar önemli olan bir insanın geçmişinin doğru bir şekilde araştırılmaması ne kadar acı aslında…

Bu adamın kendi kimliği ile zıt olarak ortaya attığı sapkın fikirler sebebiyle akıtılan kanları, yapılan katliamları bir düşünün…

Kıbrıslı olmasına ve Türkçülük gibi bir ideolojiye sahip olmasına karşın hayatı boyunca Kıbrıs hakkında çok az konuşmuş bu adamın geçmişinin sandığı açılmalı…

Kıbrıs tarihinin tüm en önemli dönemeçlerinde de askeri ve siyasi hayatının en aktif olduğu evresinde olan Hüseyin Feyzullah’ın sessizliğinin sebepleri de derin bir şekilde araştırılmalıdır…