Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (26.04.2021) – Belki yürüyüp rahatladıysanız;
Toplumumuzun bundan sonra hiçbir zaman çözüm masasında temsil edilemeyeceğini hatırlayabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
AB vatandaşlığı ile kandırarak siyasal çıkarlarınız adına devşirmek istediğiniz birer savaş suçu olan illegal yerleşikler yerine her gün kendinizin asimile olmaya devam ettiğinizi farkedebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
2004 yılında Kıbrıs’ın işgal bölgesinde Annan Planı’na “evet” çıkmasının sebebinin Erdoğan’ın illegal yerleşikleri ev ev, köy köy ziyaret eden adamlarının olduğunu aklınıza getirebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Ne Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki demografik yapının 2004 yılındaki gibi olduğunu, ne Türkiye’nin 2004 yılındaki Türkiye olduğunu, ne de illegal yerleşiklerin 2004 yılındaki gibi onlara göstereceğiniz havuçları umursamayacağı gerçeklerini kabullenebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Ne kadar pandemiyi bahane etseniz de, karşı durmadığınız bu demografik mühendislik sebebiyle meydanlardaki sayınızın bundan sonra hiçbir zaman “nicelik tutkunuzu” tatmin edemeyeceğini kendinize itiraf edebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde toplanıp yürüyen bir avuç insanın, aynen işgal bölgesinde sizin yürüyüşünüze destek vermeyen partilere ve örgütlere taktığınız ad gibi “marjinal azınlık” olarak adlandırıldığını, benim gibi barikatın öteki tarafındaki insanlarımızın içinde yaşayan birinden öğrenebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Rumca konuşan Kıbrıslıların ezici çoğunluğu için “iki toplumlu iki bölgeli federasyon”un tüm Kıbrıs’ın Türkiye’nin vilayeti olması anlamına geldiğini bilebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Oturmadığınız bir masadan, masada oturan herkesin ister gibi yaptığı ama masada oturmayan sizler haricinde hiçbir tarafın istemediği bir sonucun çıkamayacağını anlayabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
“Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslılarındır” dedikten sonra, Kıbrıslıların yüzde 82’sini oluşturan ve tellerin öteki tarafında yaşayan insanlarımızın arzuladığı gibi üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı üzerine inşa edilmiş bir vatan için mücadele verebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Hiçbir zaman gerçekleşmeyecek taleplerinizi “İnönü” meydanına toparlanıp o zavallı Fazıl Küçük heykelciğine değil, Brüksel, New York, Londra gibi yerlerde diğer uluslararası kuruluşlara ve toplumlara anlatmayı deneyebilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
İradenizin elinizden alınmasının sebebi olan illegal yerleşiklere “statü” vadetmek yerine uluslararası alanda kendi toplumsal statünüzün olmadığını anımsayabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
“Rum’a yama olmak” olarak nitelendirdiğiniz Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş fikri ya da “Türkiye’ye vilayet” olma gerçeğinden başka seçeneğinizin olmadığını artık kavrayabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
İşgalciyi zaman zaman “anayasal düzeni sağlayıp gitmemek”le suçlayıp, aslında onun burada kalmasının sebebinin “federasyon talebiniz” ile anayasal düzeni değiştirme isteğiniz olduğu çelişkisinden kurtulabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Gururla taşıdığınız “barış” pankartlarınızın, Kıbrıs’ta yaşananların toplumlararası bir savaş değil bir işgal ve istila olduğunu “tutarlı” bir şekilde savunan Rumca konuşan Kıbrıslılar için bir anlamı olmadığını duyabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Ne “barış” yapmak istediğiniz Rumca konuşan Kıbrıslıların ne de bugün Türkiye’nin istemediği bir hayalin peşinden koşarak, bu dünyada nefes almanızı sağlayabilen tek sıfat olan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığını ve Kıbrıslı kimliğini de kısa bir süre sonra kaybedeceğiniz gerçeği hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
Yürüyüp rahatladıysanız;
Bütün yürüyüşlerin bir hedef ve sonuç için yapıldığında kıymetli olduğunu ve çokça yapıldığında ne kendi toplumunuz ne de dünya için değeri kalmayıp, sadece bu etkinliğe katılan ve takip edenlerin ruh sağlığına kısa süre etkili bir terapiden başka bir faydası olmayacağını algılayabilirsiniz.
Yani belki yürüyüp rahatladıysanız;
Kendiniz çalıp kendiniz oynamaktan, mental destek olarak birer uyuşturucu bağımlısı gibi boş laflarla birbirinizi yükseltip durmaktan, en hafif tabiri ile kendinizi kandırmaktan vazgeçebilir ve gerçek dünyaya dönme konusunu ciddi bir şekilde değerlendirebilirsiniz…