AKEL’e kızıp “Türk” olan “solcular”

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (30.03.2021) – Kıbrıslı nüfusunun dörtte üçünü oluşturan Rumca konuşan Kıbrıslıları doğru tanımanın önemini Türkçe konuşan Kıbrıslıların kimlik travmalarını duydukça daha iyi anlıyorum.

Rumlarla teması iki toplumlu etkinlik sırasında yanyana gelmek ve senede bir-iki toplantı organize etmek olan sözde solcularımızın içinde olduğu durum gerçekten çok acıklı.

2000’lerin başında, hemen hepsi o ateşli gençlik yıllarında ara bölgede “Rumlar” tarafından “bağra basılma” beklerken karşılaştıkları AKEL tavrının iç dünyalarında duygusal bir tahribat yarattığı açık.

Sözde sol tam “Kıbrıslı” kimliğini buldu derken, AKEL’e kızıp kimisi “Kıbrıslıtürk” oldu, kimisi “Kıbrıslı Türk”, kimisi “Kıbrıs Türkü” oluverdi bu zaman diliminde.

Kimisi hızını alamayıp KKTC’yi “gerçek” ilan ederek adaya Cenevre Konvansiyonu’na göre savaş suçu ve etnik temizlik için gönderilen Türkiyeli illegal yerleşikleri de “Kıbrıs Türkü” ilan ediverdi.

Köşe yazılarına, söyleşilerine, konuşmalarına denk geldiğimde bir onaylanma ihtiyacı içinde olduklarını, bir serzeniş duyuyorum hepsinde.

“AKEL bile bizi Kıbrıslı kabul etmiyor, Kıbrıslılık diye bir şey yok ki”…

“Biz farklıyız, adalıyız, Türkiye’nin bizi böyle kabul etmesi için mücadele edeceyik”…

Türkiye’ye bir çığlık atma isteği ama atamama, Rumca konuşan Kıbrıslılara bir sitem etme isteği ama edememe…

O yazılarda, o ekranlarda ağlamasalar bile içlerinde hüngür hüngür ağladıkları belli.

Kimlikleri için bir onay bekliyorlar, bir yerlerden kabullenme, birilerine sığınma.

Bunları gördükçe sırtlarını sıvazlamak “tamam, geçti, geçti” demek istiyorum…

Mümkün olsa hepsine teker teker yardımcı olmak istiyorum…

Tüm dünyanın karşılığını kullandığı “milliyet” kelimesini beğenmediğiniz için onun öz Türkçesine, yani “ulus” kelimesine farklı anlamlar yükleyerek kendinizi dünyaya anlatamazsınız.

Kıbrıs’ta Kıbrıslı, Türk veya Elen olmak üzere üç kimlik tanımı vardır ve emperyalistler tarafından sadece siyasi tanımlama yapılmak üzere 50 sene evvel icat edilmiş “Kıbrıslı Türk” terimi kendinizi kültürel ve sosyal olarak tanımlarken kullanabileceğiniz bir toplum kimliği değildir.

Bir zavallı gibi ne olduğunuzu korkmadan haykırmak için bir başkasının onayına ihtiyacınız yoktur.

Rumca konuşan Kıbrıslının sizden Kıbrıslı olmak için izin istemediği ya da bir Türkiyelinin sizden Türk olmak için izin istemediği gibi.

Herkes seçimini kendisi yapar ve yaptığı seçimin sonuçları ile yüzleşir.

Küresel perspektifte de kendinize “Kıbrıslı Türk” demeniz Rumca konuşan Kıbrıslıyı “Kıbrıslı Rum” yapmamakta, sadece sizin “kimlik probleminiz” ile yapayalnız bırakmaktadır.

Siz “Kıbrıs Türk Devletiniz” ile, “Kıbrıs Türk Sendikal Federasyonlarınız” ile, “Kıbrıs Türk Barolar Birliğiniz” ile, “Kıbrıs Türk Ticaret ve Sanayi Odanız” ile kendi kendinize kimlik siyasetini yapıp, kendi ruh sağlığı terapinize devam edebilirsiniz.

Ancak “diğer tarafa” koyduğunuz grup, Türkçesi “Kıbrıslı Cumhuriyeti” olan (Kypriaki Dimokratia) devleti ile, “Tüm Kıbrıs İşçi Federasyonları” ile, “Tüm Kıbrıs Barolar Birliği” ile, “Kıbrıslı Ticaret ve Sanayi Odaları” ile yoluna devam edecektir.

Milliyet, devlet olmadan var olamaz.

Bazıları 1963 yılında küsüp devletini bıraktığı gibi, bugün küsüp kimliklerini de başkalarına bırakıp bir “hiç” olarak yaşamlarına devam etmeyi tercih edebilirler.

Bunun kime ne kazandırdığı ve kime ne kaybettirdiği anlatmama gerek olduğunu düşünmüyorum.

Ancak bu travmatik ve reaksiyoner tavrı reddeden ve dünya siyaset sahnesinde bir sıfatı olan “Kıbrıslılar Birliği” gibi hareketler bu adadaki federasyon, iki devletlilik ve ilhak gibi birbirini besleyen bölücü-ayrılıkçı düşüncelerin her zaman karşısında olmaya ve uluslararası toplum ile koordineli olarak çalışmaya devam etmektedir.

Kıbrıs’ın kuzeyindeki federalist siyasi parti ve örgüt enflasyonunun birlik olabilmelerinden çok Rumca konuşan Kıbrıslılar ve dünya ile iletişim kurabilmeleri için “kimlik bunalımlarını” aşmalarının daha önemli olduğunu düşünmekteyim.

Belki de birlik olamamalarının başlıca sebeplerinden biri de hemfikir olamadıkları “kimlik”leridir.

Kim bilir…

Sorsak söylerler mi acaba?