Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (08.03.2021) – Tarihçilerin dile getirdiği “Türklerin devlet kurma geleneği”ni duymuşsunuzdur.
Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar tarih boyunca yüzlerce imparatorluk veya devletimsi yapı kuran bir millet Türkler.
Gerçek tarihçiler bu gelenekten bir meziyet değil acizlik olarak bahsetmektedir.
Çünkü bir şey inşa etmek ya da var olanı yüceltmek yerine paramparça edip bozgunculuk yapmak, göçebelik kaynaklı bir özürdür.
Anadolu’ya Türklerin adımını atmasından sonra paramparça “beylik”ler dönemini de biliyorsunuzdur.
Her zaman Kıbrıslılıktan bahseden biri olsam da, Türkçe konuşan Kıbrıslıların “örgüt özürlülüğünü” bundan başka bağlayacak bir yer bulamamaktayım.
Bu konu nereden mi çıktı?
Kıbrıs’ın işgal bölgelerinde, geçtiğimiz 10 gün içerisinde tanıdığım 3-4 kişi yeni federalist “gazete” çıkarmaya başladı, 8-9 tane federalist “sosyal medya örgütü” doğdu, 3-5 federalist “platform” fikri ortaya atıldı.
Bu yazıyı yazmadan önce on dakikamı ayırarak hep aklımda olan bir şeyi yaptım.
İnternet ve sosyal medya arama motorlarına “Kıbrıs”, “federasyon”, “barış” gibi kelimeler ile birlik, platform, hareket, inisiyatif ve gazete gibi kelimelerini ekleyerek bir araştırma yaptım.
Sadece “aktif” olan yapıları listelediğim bu küçük araştırmanın sonucunda, Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgelerinde federal Kıbrıs’ı savunan:
8 siyasi parti, 10 gazete, 12 platform ve sayısız ne olduğu belli olmayan sosyal medya “örgütçüğü” listeleyebildim.
Küçücük bir toplumun sadece “spesifik” bir siyasi kesimi temsil eden yapılardan söz ediyoruz.
Eminim ki bir bu kadar da benim atladığım yapı mevcut içlerinde.
Burada sorun sadece bu sayıların fazlalığı da değil.
En nihayetinde farklı amaca sahip olan kişilerin bir arada mücadele etme zorunluluğu yoktur.
Örneğin Kıbrıslılar Birliği ya da Devrimci Komünist Birlik gibi Kıbrıs sorununa bu bahsi geçen yapılardan tamamıyla farklı bakan güçlerin kendi yollarını yürümelerinden daha doğal bir şey olamaz.
Ancak her gün “federal Kıbrıs”, “Gutteres çerçevesi”, “iki toplumluk iki bölgelilik”, “BM kararları” ve burada sayamayacağım aynı klişe slogan ve bir faydası görülmemiş aynı pratiklere sahip federalist yapıların bir çatı örgüt altında bile buluşamıyor olmasının tek bir açıklaması olabilir.
O da “beylik” sevdası.
Platform saçmalıklarını bir kenara bırakırsak, bu güruh, savunduklarını iddia ettikleri değerlerin temsili için bir çatı siyasi parti, bir çatı yayın organı ve bir çatı sendikal federasyon altında toplanamadıkları müddetçe komik demagojilerden başka bir şey üretemeyecektir hiçbir zaman.
Yerleşik toplumlarda medeniyet dediğimiz şey toplumsal ve iktisadi olarak devamlılık, inşa ve olanı geliştirme, yani ilerleme ile gerçekleşir.
Göçebe toplumlar ise, var olanın yıkmak, birliği bölmek, kabilecilik ve talan ile varlıklarını sürdürebilmeyi tercih etmiştir her zaman.
Bu güruhun, Türkçe konuşan Kıbrıslılara hiçbir zaman sahip olamayacakları haklar tanıyan öz devletleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak ve yerine bölücü ve ayrılıkçı iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon koyma sevdasını da buna bağlayabiliriz aslında.
O yüzden, verdikleri mücadelenin bizi toplum olarak bitireceğine inandığım federalistler içindeki tanıdığım kişiler ile her karşılaştığımda kendilerini uyarmaya devam edeceğim.
Çünkü onların inandıklarına karşı mücadele veren birisi olsam da, kendi içlerindeki bu zavallı zihniyeti, parçalanmışlığı, bozgunculuğu ve acizliği gördükçe kendi halkımın bir kısmının ilkelliğinden ve entelektüel yoksulluğundan utanç duymaktayım.