Yunanistan Komünist Partisi’nin Kıbrıs soruna bakışı

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (01.03.2021) – Yunanistan Komünist Partisi yani KKE, şüphesiz ki hem ülkesi hem de dünya solu için çok özel bir yere sahip olan bir hareket.

1919-1922 arasındaki Türk-Yunan Savaşı sırasındaki pozisyonu, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki faaliyetleri ve Yunan İç Savaşı sırasındaki mücadelesi KKE’nin sadece kendi halkının değil, tüm bölge halklarının da kaderini etkilediği tarihi olayların sadece birkaçı.

Bugün eski gücü olmasa da Yunanistan’daki her seçimde yüzde beş ile on bandında oyunu koruyup meclise ve Avrupa Parlamentosu’na milletvekillerini göndermeyi başarıyor.

Ayrıca 1998 yılından bugüne organize ettiği Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı etkinliği ile dünya üzerindeki çeşitli komünist partileri senede bir gün aynı çatı altına topluyor.

Eski adıyla Kıbrıs Komünist Partisi, yeni adıyla Emekçi Halkın İlerici Partisi yani AKEL ile bir tarihsel bir ilişkisi mevcut KKE’nin.

Bu ilişki yakın zamana kadar bir dostluktan öte kardeşlik ilişkisiyken, geçtiğimiz yıllarda bu durum biraz değişti.

Bunun sebebi ise 2016 yılına geldiğimizde KKE’nin resmi olarak Kıbrıs sorunu hakkında, AKEL’in savunduğu ve bir NATO planı olan iki toplumlu iki bölgeli federasyon tezini terketmesiydi.

2016 yılında KKE Merkez Komitesi, Kıbrıs sorunu hakkındaki pozisyonunu bağımsız olarak gözden geçirerek, Kıbrıs’ta anti-emperyalist ve adil çözümün ancak üniter devlet ile sağlanabileceği kararını vermişti.

Kıbrıs sorunun uluslararası bir konu olduğunun farkına geç de olsa varan KKE, ilk defa NATO’nun adadaki emellerini doğru bir şekilde okuyabilmişti aslında.

KKE aldığı karar ile, federasyon tezinin adada Türkiye’nin varlığının korunması adına ortaya atıldığını ve 1974’ten beri hiç bitmeyen tavizlerin masada peşi sıra verildiğinin altını çiziyordu.

Diğer bir önemli konu ise adaya 1974 yılından sonra Türkiye tarafından gönderilen illegal yerleşiklerin Türkiye tarafından geri çekilmesinin adanın geleceği açısından hayati önemini vurguluyordu.

Kıbrıslılar Birliği hareketinin de her zaman dile getirdiği gibi “iki toplumculuk” ve “iki kurucu devletçiliğin” aslında bir “gettolaştırma” olduğunun altını çizen KKE, Kıbrıs’taki ilericilerin başarısızlığını ise Kıbrıslıların ortak bir mücadele verememesine bağlıyordu.

Tahmin edebileceğiniz gibi bu politika değişikliğinden sonra KKE ve AKEL’in arası hiçbir zaman eskisi gibi olmadı.

AKEL Merkez Komitesi de KKE’ye cevap olarak bir bildiri yayınladı ancak resmi olarak benimsenen bu pozisyonu terkettiremedi.

Bugün emperyalist güçlerin Kıbrıs üzerinde sadece askeri çıkarlarını gözettikleri dönemi geride bırakmış bulunmaktayız.

Emperyalistler için Doğu Akdeniz enerji denklemi de askeri çıkarları kadar önemlidir.

Birleşmiş Milletler masasında olan konuları incelediğimizde, Kıbrıs konusunda aşılamayan noktaların hepsinin de emperyalistlerin askeri ve ekonomik çıkarları olduğunu görürüz.

AKEL ve Kıbrıs’taki federasyon cephesinin teslimiyetçi ve yenilgiyi kabul eden çizgisini benimsemek, Kıbrıs’ın ve tüm Doğu Akdeniz bölgesinin resmi olarak parsel parsel sömürüye açılmasını benimsemek olacaktır.

Bu vesileyle, Kıbrıs’ın geleceğine tabii ki sadece Kıbrıslıların karar vermesi gerektiğinin altını çizerken, bu kararın bölge halklarının kaderini de etkileyeceğini unutamamamız gerektiğini hatırlatmak isterim.

Kıbrıslılar olarak kararlarımızı verirken, KKE örneğinde olduğu gibi bölgedeki halkların anti-emperyalist cephelerinin kaygılarına da kulak kabartmak, bizler için ilerici ve enternasyonalist bir eylem olacaktır.