Toplumsal varoluş için önce değerlerinize sahip çıkmanız lazım

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (31.01.2021) – Lefkoşa’nın Arabahmet Mahallesi’nde, Tanzimat Sokak üzerinde görkemli bir Osmanlı evi.

Bir tanıdığımın ailesine ait.

Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların temiz olduğu dönemlerde bu evin içinde doğmuş ve hayatının en güzel zamanlarını geçirmiş kişiler hala hayatta.

Neler neler görmüş o sokakta ev.

Ermeniler ile iç içe yaşayan Türkçe konuşan Kıbrıslıların komşuluklarını da, hemen yanı başındaki sokaktaki evlerde eğlenen yabancı askerleri de…

Yani özgürlüğü de, işgali de…

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de, İngiliz yönetimini de, Osmanlı zamanını da…

Görkemliliği ve mütevazılığı içinde barındıran o ev, bugün birçoğu gibi meydan okuyor zamana.

Soruyorum arkadaşıma, böyle bir manevi ve tarihi bir değere neden kimse sahip çıkmıyor diye.

Bu evin sahibinin evlatları ve torunlarının hepsi “ev sadece benim olsa tamir de ederdim gözüm gibi de bakardım” diyormuş.

Yani Kıbrıslılar olarak hepimizin olan o anılar, o kültür, o değerler, insanlarımızın kişisel çıkar hesabının kurbanı olmaya devam ediyor.

Aslında her ihanete rağmen dimdik ayakta olan o ev aslında memleketimizi temsil ediyor, o aile de sizi…

Sizi siz yapan bir değere sahip olmak toplumlar için o kadar zorken, yıkmak ne kadar kolay değil mi?

Sadece “kendisinin kontrolünde” olmadığı için insanlar tarafından terkedilmiş değerlerle dolu bu adanın tarihi.

Şener Levent, şu anda yaptıkları içi boş medyatik aktivizm ile piyasada olan kişilerin tümünün yaşadığı baskı ve zulmün toplamından fazlasını yaşamış bir kahraman.

Kendine “barışçı” diyenlerin bile bölücü ve ayrılıkçı ideolojilerin peşinden koştuğu bu topraklarda hiçbir şeyin ortak olamadığı kadar “ortak” olan yegane değer.

Bu son söylediğimi bu değere sevgim ve saygım sebebiyle mübalağa ederek değil, uzun bir zaman Kıbrıs’ın güneyinde sağcı, solcu, köylü, şehirli, okuyan ve okumayan halk ile iç içe yaşayan birisi olarak “sizin için öteki” Kıbrıslıların duygularına tercüman olarak söylemekteyim.

Aynı zamanda Türkçe konuşan Kıbrıslılar arasında onunla kişisel amaçları için “bir kere” aynı karede görünmek isteyenler ordusu ile her zaman yanında olanların sayısı arasında büyük orantısızlık olduğunu da görmekteyim.

Daha önceden söylediğim gibi, çoğunuz Türkiye’de kıytırık sosyal medya mesajlarınız sebebiyle adınıza açılacak davalar ile karşılaşacak…

Bazı siyasiler veya gazeteciler bunlarla reklam yapmaya da çalışacak.

Bazı siyasiler ve gazeteciler yüzlerine Afrika ya da Avrupa gazetesi fırlatıldığında bile bundan prim yaparken bile kendilerini ön plana çıkaracak.

Bazı siyasiler ve gazeteciler ise senede bir gün Şener Levent ve Avrupa gazetesi yazarlarının adını anarak “özgürlük savaşçısı” gibi hissedecek kendini.

Ancak bunların hiçbiri, bırakın dünyayı, adanın öteki yarısına bile geçtiklerinde hissedecekleri “hiçlik” duygusundan kurtulmalarına yetmeyecek…

Siz ise, bazılarının “siyasi ve kişisel çıkarları” yerine “Kıbrıslılara” hizmet eden değerlerin ve Avrupa-Afrika gibi “evlerin” yanında yer almayıp, bunları yıkmaya çalışanlara çanak tutmaktan vazgeçmediğiniz sürece bu topraklarda hiçbir “toplumsal varoluş” mücadelesi göremeyeceksiniz.

1963 yılından beri, yıkmaktan, bozmaktan, küsmekten başka bir şey yapmayan sizlerin aslında bunca süre yok ettiği, kendi geleceğiniz ve varlığınızdan başka bir şey değildir…