Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (24.01.2021) – Yine geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ın özgür bölgelerini yerle bir eden ama Kıbrıs’ın kuzeyinde hiç konuşulmayan ve bizi hayati şekilde ilgilendiren bir konu hakkında yazmam gerekiyor.
Biliyorsunuz, Rumca konuşan Kıbrıslı toplumu içerisinde siyasi elit teriminin karşılığı DİSİ ve AKEL’dir.
Bu iki partinin kendi içlerindeki yönetim modelleri farklı olsa da Kıbrıs sorununa bakışları arasında bir milim farklılık yoktur.
İşte bu yüzdendir ki Kıbrıs’ın en büyük sözde “sağ ve sol” partileri olarak Kıbrıs konusunda ortak bir cephede bile birleşebiliyorlar.
Hatırlarsanız, 2019 yılında bu göstermelik “federalizm” birlikteliğini ete kemiğe büründürerek “Barış Kararı” adında bir çatı örgütün kuruluşu da gerçekleşmişti.
“Barış Kararı” çatı örgütü yaşamına hala devam etmektedir.
Daha önce söylediğim gibi bu birlikteliğin altında tek bir neden yatıyor.
Bu siyasi elitin devlet yönetiminde ne diğer siyasi akımlar ile, ne de Türkçe konuşan Kıbrıslılar ile bir güç paylaşımı yapmak istememesi.
Burada “siyasi elit” teriminin altını çizmek istiyorum, çünkü açık yüreklilikle söyleyebilirim ki Rumca konuşan Kıbrıslı toplumunun bu konuda net bir duruşu yoktur.
Aynı Türkçe konuşan Kıbrıslılarda olduğu gibi buradaki ana akım siyasi partiler de halktan kopuk bir şekilde politikalarını yürütmekte, oylarını ise tamamen “güç ve çıkar” ekseni doğrultusunda toplamaktadır.
Yazımın başında da belirttiğim ve Kıbrıs sorununu kökünden değiştirecek o gelişmeye geleyim.
Uzun ve parlak bir siyasi kariyeri olması beklenen, genç yaşında bakan ve bugün hükümetteki DİSİ partisinin Başkan Yardımcılığını yürüten Harris Georgiades, Kathimerini gazetesi için bir köşe yazısı kaleme aldı.
Bir manifesto niteliğinde olan “Yeni gerçekçilik” başlıklı yazısında Georgiades, Kıbrıs’ta artık “federal çözümün” gerçekçiliğini yitirdiğini ve başka çözümlere yönelmek gerektiğini belirtti.
Bu manifestonun içeriğine bakıldığında ise bu başka çözümün “iki devletli çözüm” olduğu hemen anlaşılabiliyor, ki öyle de oldu.
Ve kıyametler de koptu…
Rumca konuşan Kıbrıslı siyasi partilerin hemen hepsi bu manifestoya ateş püskürürken Georgiades geri adım atmayıp yazdıklarını savundu.
Federal çözümünün dahi vatan hainliği kabul edildiği bu toplumda iki devletliliğin birinin ağzından kaçması bile cinin lambadan çıkması demektir.
AKEL siyasi manevra olarak DİSİ ile çatı örgüt birlikteliği devam ederken Anastasiadis’e saldırıyordu.
Şimdi çatı örgüt altında beraber olduğu partinin başkan yardımcısının açıklamalarından sonra hala DİSİ yerine Anastasiadis’e saldırmaya devam etmekte.
Çünkü aslolanın AKEL’in bu iki devlet fikrini “istemem yan cebime koy” şeklinde memnuniyetle karşılamış olması.
Yani bir süre sonra “zavallı Türkçe konuşan Kıbrıslılar bizi hak etmiyorlar, ayrı devlete karşı değiliz” gibi açıklamalara hazır olun.
Şu anda Rumca konuşan Kıbrıslı toplumu buna hazır değil ama lambadan çıkan cin geri yerine girmeyecek.
Ayrıca Annan referandumuna DİSİ’nin taktiksel olarak evet dediğini ve AKEL’in hayır dediğini unutmayınız.
Sonuç olarak:
Rumca konuşan Kıbrıslı “sözde federalist” siyasi elit Kıbrıs Cumhuriyeti’nin nimetlerinden tek başına faydalanıp, Türkçe konuşan Kıbrıslıları Türkiye ile başbaşa bırakmak istemekte.
Kısacası onlar için, statükonun devamı adına büründükleri “federalizm savunuculuğunun” maskesinin miadı dolmuştur.
Onlar vizyonsuz bir şekilde adanın yarısında keyif çatarken, size bu kafanızla Türkiye’de açtıkları davalar, baskılar, asimilasyon ve yaşadığınız kansız soykırım kalacak.
Yakında Kıbrıs Cumhuriyeti meclisinde konuşulmaya başlandığı gibi, kimlikleriniz de elinizden alınırsa gerisini siz düşünün.
Şu anda zaten Türkçe konuşan Kıbrıslılar “federal çözüm” konuştukları için 1960 anayasasındaki haklarının birçoğundan faydalanamamakta ve mallarını mülklerini bile “çözümden sonra” gerekçesi ile geri alamamakta…
Rumca konuşan Kıbrıslılar ve Türkiye tarafından “iki devletlilik” gibi terimler konuşulmaya başlandığı andan itibaren habire ağzınızdan düşürmediğiniz “1960 anlaşmasındaki haklarınızın” geri kalanı da hukuken son bulmuş olacaktır.
Uzun lafın kısası, taksimle ya da federasyonla kendinizi kandırıp üniter ve konsesyonal Kıbrıs Cumhuriyeti’ni reddetmeye devam ederek, ne Rumca konuşan Kıbrıslıların, ne de Türkiye’nin değil kendi sonunuzu hazırlamaktan başka bir şey yapmamaktasınız.