Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (03.01.2021) – Mustafa Akıncı’yı ne kadar severseniz sevin, liderliği süresince geçen zamanın Kıbrıs sorununa çözüm açısından bir şey kazandırmadığı gerçeğini inkar edemezsiniz.
2020 zaten Kıbrıs sorunu için bir arpa boyu yol gidilemeyen bir yıldı.
Geri kalan süre içerisinde de Kıbrıs sorununda alınan yol, Derviş Eroğlu’nun bıraktığı noktadan bir arpa boyu, ya uzak ya değil…
Belki daha da geri gitti diyebiliriz herşey.
Zaten hep böyle olmadı mı?
Mehmet Ali Talat ve Hristofyas zamanında ne ilerleme elde edilmişti kavgadan başka?
Benim aklıma Hristofyas’ın “sütten kesilsin da gelsin” sözünden başka bir şey gelmiyor…
Bunun sebebi sözde solcu liderlerin “onurlu” duruşları falan da değil, korkak siyasetleridir.
Kıbrıs sorununa Türkiye’nin eteğinin altına saklanarak bakarsanız, o masalara Türkiye’nin çıkarlarını öncelik alarak giderseniz, oradan Kıbrıslı bir anlaşma çıkmaz.
Zaten bunu yapacaksanız Türkiye’nin sizinle işi olamaz…
Türkiye neden hem söylediğini yapan hem de arada sırada kendine sallayan bir tellal istesin ki masada?
Dünya karşısındaki durumunu daha da zorlaştırmak için mi?
Hem nala hem mıha vurmakla kimse siyaset yapamaz, yapmamalı da…
Ya insan gibi Kıbrıslıların çıkarlarını gözeteceksin o masada ya da Türkiye’nin adamı olacaksın!
Çünkü bu ikisinin arasında gri bölgelerde siyaset yapmak ne Kıbrıslıyı memnun eder, ne de Türkiye’yi…
Talat, Türkiye’yi ve özellikle Erdoğan’ı birazcık daha fazla memnun ettiği için Kıbrıslılardan yemişti tekmeyi.
Akıncı ise Kıbrıslıyı birazcık daha fazla memnun ettiği için Türkiye’den yedi tekmeyi…
2020 yılındaki seçimler sonrasında ise geri dönülemez şekilde değişti herşey.
Artık Türkiye’nin iradesi masada çünkü.
Bunun sebebi de bu iki isim başta olmak üzere, Kıbrıslıların Türkiye’nin adadaki illegal yerleşik nüfusuna ses çıkarmamaları olmuştur.
2020 yılından itibaren artık resmi olarak da azınlığız.
Neyse, bunları çok konuştuk…
Benim 2021’de yaşanmasını beklediğim çok felaket var.
Özellikle Şubat ayında Birleşmiş Milletler nezdinde yapılacak 5+1’lik görüşmeden ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki başkanlık seçimlerinden sonra çok farklı bir Kıbrıs’ı konuşuyor olacağımızı düşünmekteyim.