Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (16.11.2020) – Dün işgal bölgelerinin yöneticisi yıllık rutin teftişi için bu topraklara ayak bastı.
Bugün “federasyon”, “irade”, “müdahale” diye ağlayan herkesin 37 yıl önce onaylayarak kurduğu KKTC denilen sahte devletin kutlamaları için…
Bu kişilerin arasında partisinin içinde bu onayın verilmesi adına mücadele veren Mustafa Akıncı gibi isimlerden, sözüm ona “istemeye istemeye” onay veren Alpay Durduran gibi isimler de vardı.
Kendisinden hiç hazzetmesem de bu konuda hakkını vermem gereken kişilerden biri Mehmet Ali Talat’tır herhalde.
Kendisi bu konuda o zamanlar içinde olduğu CTP Parti Meclisinde hayır oyu verdiğini sözde KKTC Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde bile inkar etmedi.
Ve bildiğim kadarıyla bugüne kadar da bu fikrinin arkasında durdu.
Dün yaşanan diğer bir olay Maraş’ta piknik konusu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan 37 yıldır kapalı olan ve çoğunluğu Rumca konuşan Kıbrıslılara ait olan Maraş’ta bir “piknik” yaptı.
Orada bunlar yaşanırken, Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde yaşayan Kıbrıslıların bu konuya bakışı ile ilgili kimsenin bir fikri olmadığını medyadan takip etmekteyim.
Gerçek şu ki Maraş’ta mülkiyeti bulunan Rumca konuşan Kıbrıslılar dışında kimse bu konu ile ilgilenmemekte buralarda.
Bir de bir avuç federalist protesto fotoğraflarını servis etmekte kendi amaçları için.
Ancak daha önceki yazılarımda yazdığım gibi Kıbrıs’ın özgür bölgelerindeki siyasi elitin çoğunluğunu Limasol ve Lefkoşa bölgelerindeki insanların oluşturması bu konu ile ilgili insanların dikkatinin çekilmemesinde büyük bir neden.
Bu protestoların öneminin küçümsenmesi için yazmıyorum bunları.
Sadece her zaman söylediğim toplumlararası dinamiklerin bilinmesinin önemi için yazıyorum.
Rumca konuşan Kıbrıslılar Derinya’da başka bir miting düzenlemekte gelişmeler ile ilgili, lâkin buradaki siyasi elit bu grupların barikatlara yaklaşmasına dahi izin vermemekte.
Şimdi her şeyi bir kenara bırakarak burada bir noktayı birlikte inceleyim.
Türkçe konuşan Kıbrıslılar bir miting yapılırken bile birbirinden ayrışarak ve Rumca konuşan Kıbrıslılar ile tamamen kopuk bir şekilde hareket ediyorsa bu ülkede nasıl bir mücadele verilebilir?
Fraksiyonel öğretilerin göbeğinde ve toplumsal dinamiklerden uzak bir şekilde siyaset üretiminin sonucunda ürün bu…
Ve bu ürün bize hiçbir şekilde bir bağımsızlık tezi getirememektedir.
İşte bu yüzden en asgari koşullar altında Kıbrıslıların işgale karşı birleşmesi zaruridir.
Birleşik ve teorik hayallerden arınmış bir tez için mücadele etmek şarttır bugün.
Aksi halde aynı coğrafyada ama paralel evrenlerde bir çeşit mücadele verme durumu devam edecektir bu halk için…
Bunun da bir sonuç vermesi imkânsızdır!