Sıkıyorsa KKTC’yi “Türk Keneşi”ne üye yapın!

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (05.10.2020) – Herhalde bu adada en çok duyduğumuz yalanlardan biri “Türkiye’nin KKTC’yi tanıdığı” yalanıdır.

Kürdistan bile KKTC’nin futbol takımıyla müsabaka yapabilmişken, bu takımla bir “dostluk maçı” bile yapmaya cesaret edemeyen Türkiye’den söz ediyoruz.

Bölücü ve ayrılıkçı inançlara sahip iki devletçilerin ve federalistlerin emellerine ulaşabilmeleri için Sarayönü Meydanı’ndan biraz uzaklaşıp öncelikle KKTC dedikleri şeyi ya da bir federasyon(!) altında yaşayacak halklarını uluslararası topluma kabul ettirmeleri gerekmektedir.

Bunu yapabilmelerinin yolu ise uluslararası örgütler nezdinde bu sahte devletin ya da organlarının varlıklarının tasdik edilmesi ve bu örgütlerde üyelik almalarıdır.

Şu anda bu konuda gayet başarısız bir tablo çizen ayrılıkçı ve bölücülerin yakın zamanda da bu konuda bir atak yapacağı yok gibi.

Çünkü genel olarak bu düşüncelere sahip olan çapsız insanlarımız ve Türkiye, Kıbrıs’ın kuzeyinin mevcut uluslararası statüsünden memnun.

Mevcut uluslararası statü dediğimiz şey buranın fuhuş, kumar ve kara para aklama merkezi olmasıdır.

Ama yine de şu ana kadar ellerinde ne var bakalım…

2004’teki Annan referandumu sonrasında kendilerine tanınan “Kıbrıslı Türk Toplumu” sıfatı ile Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin kapısından giriş ve meclisi izleme hakkı.

1992 yılından bugüne Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi üçüncü dünya ülkelerinin üye olduğu işlevsiz bir kulübe “Kıbrıs Türk Devleti” sıfatı ile sadece gözlemci olarak katılma hakkı.

1975 yılında yani Kıbrıs Türk Federe Devleti zamanlarından bugüne İslam İşbirliği Teşkilatı gibi Kıbrıslıların kimliğinden uzak, gerici bir örgütte yine son değişimlerle “Kıbrıs Türk Devleti” sıfatıyla ve yine sadece gözlemci olarak katılma hakkı.

Şimdi gelelim asıl konumuza…

2009 yılında Türkiye’nin girişimi ile Genel Sekreterliği İstanbul’da bulunan bir uluslararası örgüt kuruldu.

Kısa adıyla Türk Keneşi, uzun adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi…

İsminden de anlayabileceğiniz gibi bağımsız iki devletçilerin ya da federalistlerin “KKTC”si ve “federal kurucu devletleri”nin üye olabileceği bir örgüt.

İçinde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’ın bulunduğu, başını ise Türkiye’nin çektiği bir örgüt.

2009 yılında kurulmuştu ve o günden beri faaliyetleri hızla artmaktadır.

Attila’nın çocukları olan Avrupalı Macarlar bile gözlemci statüsünde üye bu örgüte.

Şu anda yine bir isim değişimi ile gündemde, Kazak diktatör Nursultan Nazarbeyev’in önerisi ile…

Örgütün adının kısaca “Türk Devletleri Organizasyonu” olması muhtemel…

Faaliyetleri ve görünürlüğü günden güne artan, merkezi Türkiye olan bu örgüte birileri KKTC’yi davet etti mi peki?

Tabii ki hayır.

Türkiye’nin gözbebeği olan ve uluslararası toplumda prestij sağlamaya çalıştığı bir örgüte KKTC’yi davet edebilir mi hiç?

Türkiye’nin böyle bir şey yapmak istememesinin üç nedeni mevcut.

Birincisi kendi kurduğu bir örgüte, kendi kurduğu ve bazılarını inandırdığı KKTC’yi başka bir isimle üye yapmasının, KKTC’yi kendisinin de tanımadığını bir kere daha göstereceği…

İkincisi de böyle bir hamle yaparsa, kurduğu bu örgütün saygınlığı ve Birleşmiş Milletler gibi diğer hükümetler arası örgütler tarafından tanınırlığının ortadan kalkacağı…

Ve üçüncüsü ise şu anda mevcut üye olan devletlerin üyelikten ayrılmak isteyebileceği ve kısacası bu uluslararası örgütün bitmesine neden olacağı…

Ben Türkiye’nin bu maskesini de düşürmek için Mustafa Akıncı’nın bu Türk Keneşi örgütüne katılmak amacıyla basını da bilgilendirerek “sığınılacak limanı”na bir başvuru girişimi yapmasını tavsiye ediyorum.

Alacağı cevabın hüsran olacağını da buraya yazarak…

Ama üzülmeyin.

Türkiye, kendi çıkarları için kendi kurduğu KKTC denen sahte devleti “tanımasa” ve “tanıtmasa” da bölücü ve ayrılıkçı insanlarımız hala Kürdistan ile halı saha futbol maçı yapmaya devam edebilirler.