Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (04.10.2020) – Tarihi bir olaya şahitlik etmekteyiz yine.
Azerbaycan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına göre kendi toprağının bir parçası olan Dağlık Karabağ’ı kontrolü altına almak adına askeri harekata başladı.
Azerbaycan’ın bu bölgesi uluslararası kararlara göre Ermeni “işgali” altındayken, bu işgal Ermenistan için bu bölgedeki ezici çoğunluğu oluşturan soydaşlarını korumak amacıyla yaptığı haklı bir hareketti.
Buraya bugün hiçbir devlet tarafından tanınmayan Artsah Cumhuriyeti adında bir kukla devlet ile Ermenistan hükmetmektedir.
Kıbrıs’ın kuzey bölgesi ise uluslararası hukuka göre Türkiye’nin “işgali” altında bir bölgedir.
Bu bölgeye de “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adında bir kukla devlet ile Türkiye hükmetmektedir.
Kısacası Artsah Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tamamıyla aynı şartlar altında kuruluş olan iki gayri yasal oluşumdur.
Bunun karşısına “ama Kıbrıs’ta garanti anlaşması gibi bir gerçek var” gibi bir argümanla çıkmak ise deli saçmasıdır.
Çünkü o anlaşma Türkiye ve iki devletliliği ya da federasyonu destekleyen Türkçe konuşan Kıbrıslı cepheler tarafından 1974 yılında yırtılıp atılmıştır.
Aynı Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının 1964 yılında yırtılıp atıldığı gibi…
Çünkü garanti anlaşmasında garantörlere verilen hak sadece “Kıbrıs Cumhuriyeti ve anayasal düzenini koruma” hakkıydı.
Türkiye ise iki devletçiler ve federalistleri kullanarak Kıbrıs’taki anayasal düzenin değiştirileceği yeni bir “çözümü” ortaya atarak 46 yıldır Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarını işgal etmektedir.
Zaten artık Kıbrıs konusuna uzak olanların bile bildiği, Azerbaycan’ın KKTC’yi hiçbir zaman tanıyamayacağının nedeni de budur.
Çünkü Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması, bütün dünyaya “sen de benim işgal altındaki topraklarımda kurulan Artsah Cumhuriyeti’ni tanı” davetiyesi anlamına gelmektedir.
Bu yüzden Artsah Cumhuriyeti ve KKTC’nin kader birliği bugün ortaya atılmış bir şey değil, her uluslararası toplantıda Türkiye’nin yüzüne vurulan bir gerçektir.
Bugüne kadar Türkiye resmi olarak Dağlık Karabağ konusu ile de bu yüzden çok ilgilenememişti.
Ama Erdoğan bu ezberi de bozdu…
Bugün Türkiye, Azerbaycan’ın sadece lafla ya da gizli gizli ordusunu eğiterek değil aynı zamanda Ermenilere karşı verdiği savaşta da yanında.
Diplomatik olarak kullandığı argüman ise Ermenistan’ı Azerbaycan’ın topraklarını işgal edip orada tanınmamış bir kukla devleti kurduğu gerçeğidir.
Türkiye bu argümanı dillendirirken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarını refere etmekten de çekinmemektedir.
Ermenistan’ın yaptıklarının aynısını Kıbrıs’ta yapan Türkiye’nin ikiyüzlü siyasetini yutan var mıdır orası muamma tabii ki.
Burada Türkiye’yi eleştirirken aynı zamanda Rumca konuşan Kıbrıslıların yönetimini de eleştirmek zorundayım.
Her ne kadar Artsah Cumhuriyeti’ni desteklemeseler bile Kıbrıs konusu ile aynı statüde olan bir konuda Ermenistan’ı desteklemenin, kendilerine uluslararası anlamda Kıbrıs konusunda puan kaybettireceğini düşünemeyecek kadar toy bir diplomasi anlayışı ile hareket etmektedirler.
Ermenistan, Dağlık Karabağ ve Azerbaycan konularında tüm Kıbrıslıların duruşunun net olması gerektiği kanaatindeyim.
Her ne kadar Ermeniler kardeş ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni paylaştığımız halklardan biri olsalar da, Kıbrıs davasının haklılığına gölge düşürmemek adına Artsah Cumhuriyeti ve Dağlık Karabağ gibi konulardan hepimizin mümkün olduğunca uzak durmamız gerekmektedir.