Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (10.08.2020) – Kıbrıslılar olarak genetiğimize işlemiş bir inanıştır dünyanın merkezinin Kıbrıs olduğu yanılgısı.
Kendimizin ve Kıbrıs sorunumuzun dünya siyasetini domine ettiğini zannederek ömrümüzü geçiriyoruz.
Ancak nadir de olsa, çoğu zaman bir yanılgı olan bu inancımızın doğru olduğu zamanlar da olabiliyor.
İşte öyle zamanlardan birine şahit olduk geçtiğimiz haftalarda.
Avrupa Birliği ve Kanada arasındaki ticaret anlaşması olan CETA’ya “hayır” diyebilecek bir babayiğit olarak Kıbrıs Cumhuriyeti yine dünya siyaset sahnesine çıktı.
CETA’nın detaylarına tam girmeyeceğim ama hakkında bilmeniz gereken birkaç önemli nokta var.
CETA, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği arasında görüşülen ve bütün Avrupa halkını ayağa kaldıran TTIP anlaşmasından bir farkı olmayan bir anlaşma.
Bu iki anlaşma da, Avrupa işçi sınıfını ve çiftçilerini neo-liberal ve yıkıcı küresel ekonomik politikaların bir kölesi haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Bunun haricinde, Avrupa Birliği’nin iklim değişikliğini ve doğal dengenin tahribatını önleme amacıyla aldığı birçok kararı hiçe saymaktadır.
Kanadalı şirketlere, eğer isterlerse Avrupa devletlerini dava edebilecekleri gibi kabul edilemez haklar tanımaktadır.
Dünya’nın en büyük Genetiği Değiştirilmiş Gıda (GMO) üreticilerinde biri olan Kanada’nın bu ürünleri Avrupa Birliği’ne daha rahat sokmasının önünü açmaktadır.
Ve bunlar gibi birçok korkunç maddeye sahip bir anlaşmadır CETA.
Avrupa’da bu anlaşmaya karşı özellikle sol ve aşırı sağ grupların karşı bir duruşu mevcuttu.
Ama Avrupa’nın büyük çoğunluğunda bu siyasi cephelerin ağırlığı bu anlaşmanın kabulünü engellemeye yeterli değildi.
27 Avrupa devletinin kendi meclislerinde onaylamak zorunda olduğu bu anlaşma 14 devlet tarafından onaylandı bile.
CETA’nın bir Avrupa devleti meclisine gelip “kabul edilmediği” tek yer ise Kıbrıs Cumhuriyeti oldu.
DİSİ hariç bütün partiler bu yasaya karşı oy verdi ve Kıbrıs, Avrupa siyasetinin içindeki “küçük kızıl çıban” unvanını güçlendirdi.
Bu gelişmenin ardından İtalyan Komünist Partisi (PCI) ile birlikte mücadele veren Fronte Popolare (Halk Cephesi), Kıbrıslılar Birliği’nin CETA ile ilgili duruşu hakkında bir röportaj istedi ve yine İtalyan Komünist Partisi ile birlikte Kıbrıslılara bir destek bildiri yayınladı.
Kıbrıslılar Birliği yaptığı açıklamada, TTIP, CETA ve bundan sonra Avrupalıların önüne koyulacak herhangi bir Transatlantik ekonomi işbirliğine karşı olacaklarını, destekledikleri tek Transatlantik işbirliğinin “halkların mücadelelerinin” işbirliği olacağını belirtmiştir.
Bu karar Kıbrıs’ın adının tüm Avrupa siyaseti ve özellikle sol cephesi tarafında yeniden hatırlanmasına sebep oldu ve adamız küçük bir şöhret tazelemesi yaptı.
Tabii bütün bu olanlardan sonra DİSİ yönetimi bu yasanın geçmesi için çalışmalarına devam edeceğini açıklayarak, Rumca konuşan Kıbrıslı siyasi partileri teker teker gezerek CETA’nın geçmesi için anlaşmaya çalışacağını bildirdi.
Muhtemelen CETA bir daha oylanıp bu defa onaylanacak.
Ama bu yaşananlar herkese bir kere daha ne kadar kendine has bir millet olduğumuzu ve kendine has bir coğrafya ve adada yaşadığımızı hatırlattı.