Kıbrıs – Kıbrıslılar – Ulus Devlet – Devlet Ulus

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (02.08.2020) – “Ulus devlet”, coğrafyamızda bu kavramı ve gelişimini anlayamamış kişilerin kendi çıkarları için sıkça eleştirdiği bir kavram olmuştur hep.

Halbuki sonradan doğma, sığ sosyal ve ideolojik akımların aksine “ulus devlet” organik bir şekilde dünya halkları tarafından sömürüye ve feodalizme karşı yaratılmış bir kavramdır.

Şüphesiz dünyanın her bir yanında birbirleri ile iletişimi bulunmayan toplumların bile aynı anda ayaklanarak oluşturdukları ulus devlet akımının mihenk taşı Fransız Devrimidir.

Yine bu kavrama karşı ucuz bir şekilde saldıran “küreselleşme” ve yeni dünya düzeninin bir parçası olan cephelerin bilmediği bir kavram daha vardır.

Ve bu kavramı bilmeden günümüz dünyasında, özellikle bizim de içinde bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyasında “ulus devlet” hakkında konuşulmasının şansı yoktur.

O kavram ise “devlet ulus”tur.

***

Resmi adı “Fransız Cumhuriyeti” olan Fransa’nın anayasası “Fransız halkı” diye başlar.

Almanya’nın Reichstag’ının girişinde kocaman “Alman halkı için” yazar.

Ve insan haklarının en iyi şekliyle uygulandığı birçok devletin her bir sembolünde o devleti tırnakları ile kuran halklar refere edilir.

Bu ülkelerde göçmen olanlar bile kendilerini her ne kadar olmasalar da “Alman” ya da “Fransız” olarak tanımlar.

Ne kadar saçma duyulsa da kendilerine “Türk asıllı Alman” ya da “Cezayir asıllı Fransız” derler.

Çünkü bu ülkelerdeki yasalar bu insanları millet terimleri altında bir şekilde birleştirmeyi amaçlar.

Bu durum o devleti kuran ulusları refere eder ve buna “ulus devlet” denir.

Bunun kronolojik olarak gelişimi tam tersi olmuş ülkeler, yani devletlerin ulusları oluşturduğu örnekler de olmuştur.

Türkiye gibi.

Evet, Türkiye, bu ulus devlet karşıtı güruhun ambalajlamaya çalıştığı gibi bir ulus devlet değildir.

Hem devletin öncülünün, ırk kavramının yönetimce kabul görmediği bir “imparatorluk” olması, hem kurtuluş mücadelesinin sosyolojik altyapısı, hem de anayasasının 66. maddesinde açıkça belirtilen “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” maddesi ile Türkiye, devlet ulusun dünya üzerindeki en temiz örneğidir.

Bu yapısı ile Avrupa’nın insan haklarının en iyi şekliyle uygulandığı birçok ülkeye nazaran “ulus” ya da “millet” kavramını daha adil ve birleştirici bir şekilde kullandığı da söylenebilir.

Dünya’da bütün bu sosyolojik gerçekliğin içindeyken ve hiçkimse bu konulardan gocunmazken Kıbrıs’ta durum böyle değil.

Çünkü bu küçücük ada, sözde “ilericiliğin” fantastik milliyetçilikler ve “iki toplumlu iki bölgeli federalizm” gibi bölücü ve ayrılıkçı emellerle harmanlandığı bir yer.

Bugün burada iki tane kitap okumuş özellikle federalistler, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyen, Kıbrıslı terimini Türkçe konuşan ve Rumca konuşan Kıbrıslıları birleştirici bir terim olarak kullanan ve tam bağımsız Kıbrıs için mücadele eden bizleri “ulus devletçi” ilan etmekle meşgul.

Umarım bu yazım ile kendilerine bir terim daha öğretmiş olacağım ve yarından itibaren bu yeni öğrendikleri terim ile bize saldırmaya başlayacaklar.

Mühim değil.

***

1871 yılında İtalya kurulduğu zaman, parlamento kürsüsüne çıkan Massimo d’Azzeglio, “İtalyan devletini kurduk, sıra geldi İtalyan milletini yaratmaya” demişti.

Tabii bütün bunları boş bir hümanizm ile “bir devletin vatandaşı olan herkes aynı ulusu oluşturur” manasında söylemiyorum.

Bir ulusun oluşması için o halkların belli ortak özellikleri paylaşması gerekmektir.

Bunlar kitaplarda okuduğunuz gibi çeşitli dış etkenler nedeniyle zaman içinde değişebilecek “din” ya da “dil” gibi faktörler değil, paylaşılan ortak tarih, kader, miras ve kültürdür.

Devlet ise bu ortaklığın bir sözleşmesi ve ortak cephenin kurumsallaşmış ismi olur ve ulus kavramını resmileştirir.

İşte Türkiye’de birbirinden hiçbir zaman ayrılmayacak ve ayrılmaması gereken tüm halklarının oluşturduğu Türk ulusu, her ne kadar spesifik bir ırkı terminolojik olarak refere etse de bu yüzden sağlam bir temele dayanmaktadır.

İşte bu yüzden bütün emperyalist müdahalelere rağmen birlikte yaşamak için irade gösteren Rumca konuşan ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların oluşturduğu Kıbrıs ulusu sağlam temele dayanmaktadır.

Ve o kadar şanslıyız ki, bizim savunduğumuz ulus ya da millet terimi bir ırkı değil, kader birliğini refere etmektedir.

Dünya bu tip konuları çoktan aşmışken, ne yazık ki adamızda bazılarının bölücü ideolojilerine alet ettikleri emperyalizme yarayan bu yanlış “küreselci” düşüncelere “hümanizm” diye kanmayın.

Dünya’daki diğer bütün değerli milli devrimlerden daha güzel bir temele oturmuş “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” şiarına sahip çıkın.

Kıbrıs emperyalistlerin istediği gibi “toplumlara” ve “bölgelere” bölünmek için çok küçüktür.

Yunanca resmi adı bile “Kipriaki Dimokratia” (Kıbrıslı Cumhuriyeti) olan devletimizin altında ortak tarih ve kültür bazında bir devlet ulus olduğumuz gerçeğini savunmak, korumak ve daha ileriye götürmek Kıbrıslı tüm ilericilerin görevidir, ödevidir.