Niyazi Kızılyürek: Avrupa Parlamentosu’nda bir “hibe avcısı”

Oz Karahan

Oz Karahan – Avrupa Gazetesi (26.07.2020) – Avrupa Parlamentosu seçimleri 26 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleşti.

“İşgale karşı, birlikte ve güçlü” söylemi ile hayatlarını bu topraklar için mücadele vererek geçirmiş Şener Levent, Faize Özdemirciler, İbrahim Aziz, Zeki Beşiktepeli ve Leyla Kıralp gibi isimlerle birlikte Yasemin Hareketi olarak biz de bu seçime katıldık.

Bu seçimde medya kuruluşlarının uyguladığı ambargo, kısıtlı seçim kampanya süresi, diğer siyasi yapıların sahip olduğu lojistik ve finansal avantajlara sahip olmayan altı Türkçe konuşan Kıbrıslı olarak, oylarımızın %72.11’ini Rumca konuşan Kıbrıslılardan alarak ve oy kullanan tüm Türkçe konuşan Kıbrıslıların %23.57’inin oyunu alarak birçok yönden tarihe geçtiğimize inanıyorum…

Şener Levent’in tüm Kıbrıslılar tarafından sahip olduğu sempati ve desteğin sandığa yansıyacağından korkan AKEL hiç haz etmese de bir Türkçe konuşan Kıbrıslıyı aday göstermek zorunda kaldı.

Niyazi Kızılyürek ile aralarında yaptıkları anlaşma neticesinde bu kişiyi büyük bir uğraş ile Avrupa Parlamentosu’na gönderdi.

Bu gelişmeleri sadece kendisi için kişisel bir basamak olarak gören Niyazi, ilk darbeleri seçimden sonra aldı.

DİSİ ve AKEL ile olan ilişkileri sebebiyle, Avrupa Parlamenteri seçildikten sonra da Kıbrıs Üniversitesi’ndeki görevinin yasal olarak sona erdirilmeyeceğini düşünüyordu. Hayalleri daha çiçeği burnunda bir Avrupa parlamenteriyken suya düştü ve işsiz kaldı.

Öte yandan, tarikatvari yapısı ile AKEL’in başta parlamenterleri olmak üzere devlette görev yapan üyelerinin maaşlarının ve emekli ikramiyelerinin bir kısmına el koyma geleneğinin de kurbanı oldu.

Bireysel çıkarları ve kariyeri için giriştiği bu işten beklediği meyveleri toplayamayan Niyazi, bir seneden fazladır oturduğu o önemli koltukta sizce bu süre zarfında nelerle meşgul olmuştur dersiniz?

Tabii ki, parlamenterlik macerası sonrasında hayatını nasıl idame ettireceği ile ilgili çalışmalar ile.

Önce kendisi ile aynı dünya görüşüne sahip, yani AB ve BM kaynaklı fonlar ile geçimini sağlayan o bilindik 50 kişi ile birlikte “Üçüncü Toplum Forumu” diye bir oluşum kurdu.

Sonra kendisine seçim sırasında koşulsuz destek veren yine AB destekli grupların hibe almak için oluşturdukları projelerin içinde olduğunu gördük.

Şimdi ise, Avrupa Parlamentosu’nda sırt çantasıyla dolaşırken ne işlerle uğraştığını açık açık kendi ağzından dinledik.

“Avrupa destekli Kıbrıs tarihi anlatısı”…

Kıbrıs ateş yeriyken, Türkçe konuşan Kıbrıslılar her gün memleketlerini terk ederken, bu adada sosyal, ekonomik ve kültürel kansız soykırım devam ederken profesör efendi kişisel “özgeçmişine” katkı sağlamaktan başka bir işe yaramayacak bir “anlatı” için Avrupa Birliği’nden mali destek almanın peşinde koşuyormuş.

Kızılyürek şöyle dedi: “Kıbrıs’ta iki toplumda tarihin nasıl anlatıldığı ile ilgili bir proje hazırladım, proje kapsamında Almanya ve Fransa’yı da karşılaştıracağım, bu ülkeler, tarihlerini nasıl anlatıyorlar onlara bakacağım, umarım yıl sonuna kadar tamamlayacağım, Avrupa Birliği bu tür projelere yakın duruyor”.

Evet.

Kıbrıs’ta barikatlar kapatılmışken, Türkiye adanın etrafında donanması ile fink atarken, savaş tamtamları çalınırken, Türkçe konuşan Kıbrıslıların son lideri olan Mustafa Akıncı ölüm tehditleri alırken, kendi terimi ile Türkiye’nin adanın kuzeyinde uyguladığı “nüfus mühendisliği” çalışmaları tam gaz devam ederken ve burada sayamadığım onlarca şey neticesinde Kıbrıslılar yok olurken, Profesör Niyazi Avrupa parlamenterliği sonrasında bir enstitüde, bir üniversitede, bir düşünce kuruluşunda ya da bir siyasi örgütte iş bulabilmek için CV’sini geliştiriyor Brüksel’de.

Yani anlayacağınız, Avrupa Parlamentosu’nda Rumca konuşan Kıbrıslı vekiller seçilmelerinin gereği olarak Kıbrıs ve Avrupa’ya dair konularda yoğun çalışmalar ve diplomasi yaparken, yok olmanın eşiğinde olan Türkçe konuşan Kıbrıslı toplumunun bir parçası olan profesör Niyazi ek maaş için AB destekli “anlatı” projeleri ile meşgul.

İsterseniz size istatistiki bir karşılaştırma da yapabilirim bu konuda.

DİKO’nun Avrupa Parlamenteri Kostas Mavridis’in Kıbrıs, Avrupa ve hatta Türkiye’yi ilgilendiren konular dahil genel olarak Parlamento çalışmalarına katkısı profesör Niyazi’nin tam beş katı kadar.

Ve profesör Niyazi’nin neredeyse Kıbrıs ve Türkiye ile ilgili konularda parlamento çalışmalarına hiçbir katkısı yok!

Yani bu adam Avrupa Parlamentosu çalışmalarında resmi olarak Türkçe konuşan Kıbrıslılar hakkında neredeyse konuşmamış bile!

Bu paylaştığım istatistiklerin hepsi Avrupa Parlamentosu’nun resmi verilerine dayanmaktadır.

Şaşırdım mı?

Hayır.

Seçimler öncesinde ve sonrasında bunların olacağını defalarca söylemiş ve yazmış biri olarak şaşırmadım tabii ki.

Niyazicilerin seçim zamanında ortaya attığı “Avrupa Parlamentosu’na seçilmekle zaten çok bir şey yapılamaz ki!” yalanlarının bugünlerde yaptıklarına yatak hazırlamak için olduğu açıkça ortadaydı zaten.

Eğer seçilseydi bugün işgal bölgesinde ölümü göze alarak mücadele veren ve bağımsızlık için düşüncelerini haykıran Şener Levent’in, Avrupa’yı yöneten o parlamentoda Kıbrıs’ta yaşananları dünyaya nasıl haykıracağını bazen gözlerimi kapatıp düşünüyorum.

Sonra da gerçekleri bir kere daha kabul ediyorum.

Ne yaşadıysa ve yaşayacaksa, yani bütün “sonlarını”, sayıları az da olsa kendilerini uyaran insanları dinlemeyerek kendi elleriyle hazırladı bu toplum.

Mezar çukurlarını da tırnaklarıyla kazıyarak…