Herkes nasıl bu kadar memnun?

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (17.05.2020) – Ekonomi darmadağın.

Çoğu insan işlerini kaybetmiş ya da kaybedecek noktada.

Bankalara borcu olmayan biri yok gibi.

Zaten geçinemeyip anne babalarının emekli maaşları ile çocuklarına bakan insanlarımız bugün daha da zor durumda.

Ama kimseden ses seda çıkmıyor.

Bazen düşünüyorum, acaba benim bilmediğim ama insanların faydalandığı başka kaynaklar mı var diye.

Sorup soruşturuyorum ama o da yok…

Örneğin Turizm sektöründe çalışanların çoğu yabancı ama bu sektörde emekçi Kıbrıslılar da var.

Bu yaşananlardan ilk etkilenen onlardı.

Hepsi işsiz durumda ve uzun bir süre de öyle kalacaklar.

Kıbrıs’ın güneyinde çalışanlar işlerine gidemiyorlar. Ancak kayıtlı çalışanlar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sağladığı sosyal destek ile yaşamlarını idame ettiriyorlar.

Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejimin verdiği yardımlar bir ailenin aylık erzak alışverişine dahi yetecek düzeyde bile değil.

Yine kuzeydeki Kıbrıslı özel sektör çalışanları ve işverenlerinin hali perişanlık ve bir bilinmezlik içinde.

Ancak hiç kimseden ses seda çıkmıyor…

Bütün bu durumdan işgal rejimi kadar sorumlu olan sendikalar suskun.

Hergün atıp tutan, devletçilik ve demokrasi oyunundaki yardımcı röllerinden hiçbir zaman şikayetçi olmayan muhalefetlerin de sesi çıkmıyor.

Yanlış anlaşılmasın, ben herşeyden sorumlu olan bu tarafların bugün yine ortaya çıkıp bağırıp çağırmasını savunmuyorum.

Birilerinin yalandan “Ankara, ne paranı, ne memurunu” demesini ya da diğerinin “evimizi temizleyeceğiz” safsatası ile insanlarımızı kandırması değil bahsettiğim.

Bahsettiğim, en azından kendilerine “ilerici” sıfatını yakıştıranların şapkalarını önlerine koyarak gerçekleri kabullenmeleridir.

1974 yılındaki işgalden bugüne bu yağma, ganimet ve dilencilik düzeninin bir parçası olduklarını kabul etmeleri.

Ellerine verilen Kıbrıs Türk Hava Yolları gibi değerlerin Türkiye tarafından değil sadece kendi aç gözlülükleri yüzünden bu topluma kabettirdiklerini kabul etmeleri.

Aslında bir ganinet olarak doğan Sanayi Holding gibi yapıların varlığını, yine ödleklikleri ve hazır para tutkuları yüzünden savunmadıklarını kabul etmeleri.

Ellerinde buldukları her makamı, her kazancı ve her şeyi yarını umursamazca “harcadıklarını” kabul etmelerini!

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de aynı bu pervasızlıkla harcadıkları günden başlayarak parçası oldukları bütün enkazları alt alta yazmalarını istiyorum.

Ya da 1983 yılında, o sözde mecliste, kıytırık partilerinin kapanmaması için KKTC denen şeyin kurulması adına kalkan bütün ellerin, şuanda yaşadığımız cehennem ateşinine benzin döktüklerini kabul etmelerini.

Bütün bunlara neden olanlar bu insanların özür dilemeyeceklerini biliyorum.

Ancak en azından oturup düşünmelerini ve bu topraklarda bir gelecek istiyorsalar o hata zincirlerinin ilk halkasını düzeltmek için mücadele vermeye başlamadıkları sürece hayır etmeyeceklerini anlamalarını bekliyorum.

“Herkes nasıl bu kadar memnun” diye sordum ama aslında cevabı biliyorum.

Hiç kimse memnun değil ama herkes suçlu.

Ve ilk defa yapmaları gereken şeyi, “susmayı” deniyorlar.

Utandıkları için değil, bugüne kadar yaşadığımız herşeyin sorumlusu oldukları için.

Bu yüzden asıl yapmaları gereken ama beceremedikleri şeyler olan “düşünmeyi” ve “mücadeleyi” deneyeceklerine inancım yok…