Her ideoloji bir sentezdir

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (10.05.2020) – Mayıs ayı, hem sağ hem de sol cenah ve dünya siyasi tarihi açısından birçok önemli olayın gerçekleştiği bir dönem.

1 Mayıs’ın işçi bayramı olmasını sağlayan, Amerika Birleşik Devletleri’nin Şikago şehrinde gerçekleşen Haymarket katliamından, Berlin’in düşmesi ile İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği 8 Mayıs zafer gününe kadar.

Bu olayların hepsi, sağ ve sol olarak iki farklı bakış açısıyla değerlendirilmiyor bugün.

Bu akımlar bile içlerinde onlarda parçaya bölünmüş bir durumda tarihin kilometre taşlarını analiz ederken.

Her Mayıs ayında, bir çok mecradan tek taraflı bilgi paylaşımları savruluyor etrafa.

Çoğu zaman da bu dar ideolojik bakış açılarının kavgalarına, gürültülerine şahit oluyoruz.

Atatürk gerici miydi, devrimci mi?

Stalin canavar mıydı, kahraman mı?

Hitler bir deli miydi, dahi mi?

Ya da yine Mayıs ayında idam edilen Deniz Gezmiş’ler birer özgürlük savaşçıları mıydı, yoksa yanlış metotlar izleyen çocuklar mı?

Bu liste uzayıp gider.

Herkes kendine öğretilmiş ideolojik kalıplar ile bunları cevaplamaya çalışıyor.

Bu dönemin aklı başında olanlara gösterdiği şey ise, ne yazık ki çoğu insanın körü körüne peşinden gittiği inançlarının kağıttan birer kale olduğu gerçeği.

Savunurken püskürttükleri ateş ile bir saniyede küle dönüşecek kağıttan kaleler.

Çünkü ideoloji denilen şey, birilerinin, içinde bulundukları toplumların değerleri ve gerçeklerini göz önüne olarak oluşturdukları “sentezlerden” başka bir şey değildir.

Ve bu sebeple, “tarihi bir olay”, “bir şahıs” ya da “başka bir güce karşıtlık” ile anlamlandırıp “saflık” addettiğiniz ideolojinizin aslında “sentez”den başka bir şey olduğunu her reddedişinizde “gericilik” treninde yerinizi almış oluyorsunuz.

Örneğin;

Atatürk döneminde 1 Mayıs’ın kutlanmadığını söyleyerek, Kemalizmi faşizm ile “tamamiyle” bir tutarsanız, yine Kemalizm denilen ideolojinin doğmasına yardım eden Sovyetlerin faşizmi desteklediğini iddia etmiş olursunuz.

Faşizm ideolojisini Amerikan vari bir şekilde “tamamiyle” karikatürize ederseniz, bu ideolojinin mimarı ve Mussolini ile birlikte asıldığı hayatının son anına kadar Marksist olmuş, İtalyan Komunist Partisi kurucusu, Komintern delegesi ve Lenin’in yakın dostu Nicola Bombacci hakkında bir şey bilmediğinizi dünya aleme göstermiş olursunuz.

Hitler ile birlikte tümüyle Nasyonel Sosyalizm’e saldırırsanız, bu ideolojinin teorik babası ve Nazi partisi içerisinde Hitler’e karşı mücadele ettiği için öldürülen solcu Gregor Strasser’i göz ardı etmiş olursunuz.

Ve sorular…

Naziler ile Sovyetler arasındaki Saldırmazlık Paktı’nı eğer Hitler bozmasaydı ne olacaktı? Stalin’de Hitler gibi anlaşmayı bozup Avrupa savaşımı çıkaracaktı yoksa yaptıkları anlaşmaya sadık kalıp bir canavara göz mü yumacaktı?

Bir kesim, aktivizmlerinin temelini oluşturan gamalı haç ile faşizmin sembolü “fasces”in üzerine çarpı atma faaliyetini, o “fasces”in aynı zamanda Komunist Küba’nın devlet armasında yer aldığını gerçeğini bilerek mi yapıyor sizce?

Ayrıca Türkiye, dünyanın gereğinden fazla tepkisini çekmemek için Türkçe konuşan Kıbrıslılara “iki adım ileri bir adım geri” taktiği ile saldırıyor hep.

Ya da gerçekten Hitler ve Mussolini’ye ilham olan Atatürk’ün aynı zamamda Mao için de bir ilham, bir değer olduğunu ne zaman kabul edecek bazı solcular?

Bunlar ve çok daha fazlasının, inandıkları mitler, sloganlar ve üç beş ideolojik zırva kitabın peşine takılan insanlarımızın bilmediği ya da duymak istemediği gerçekler olduğunu biliyorum.

Benim bildiğim bir gerçek daha var…

Dünya yanıyor ve ülkem işgal altında.

Biraz önce bahsettiğim isimlerin istisnasız hepsi, toplumları için doğru ya da yanlış bir şeye inandı, mücadele verdi, bedel ödedi ve tarihteki yerini aldı.

Bizim bir kesim insanımız ise hala bu uzak diyarlara ait isimler hakkında bir şeyler okuyup onları fetişe ederek kavga etmekle meşgul bağımsızlık mücadelesi vermek yerine…