Herşeyimizi kaybettik, sıra laikliğimizde

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (26.04.2020) – Yaklaşık iki haftadır güneydeki medyanın üzerinde durduğu ve Türkçe konuşan Kıbrıslıları ilgilendiren bir konu var.

Ne yazık ki insanlarımızın ne bu konudan, ne de bu konu sebebiyle Türkçe konuşan Kıbrıslıların yaşadığı imaj kaybından haberi bile yok.

Herhalde en çok övündüğümüz ve haklı olarak gurur duyduğumuz konulardan biridir “laik” kültürümüz, karakterimiz ve yaşantımız.

Dünya üzerinde eşi benzeri olmayan toplumsal bir özellik bu aslında.

Evet, dünya üzerinde din denilen o beladan bir uzaklaşma yaşanıyor gelişmiş toplumlarda yavaş da olsa.

Üniversite yıllarımı geçirdiğin Çek Cumhuriyeti’nde olduğu gibi bazı toplumlar ise özellikle Sovyetlerin miras bıraktığı ateizmin güzelliklerini yaşıyorlar doya doya.

Ancak bu iki akım da bir tepki ya da dış kültürel müdahale ile gerçekleşmiş olgular buralarda.

Bunlara karşın, Türkçe konuşan Kıbrıslıların laikliği ve dine karşı bakışı yüzyıllar içerisinde oraganik bir şekilde gelişen samimi bir duruş.

Ve bu sebepten birçok defa akademik makalelere de konu olmuştur.

Bazı Türk ya da dünya literatürüne Pseudo-Turcology yani “Sahte-Türkoloji” olarak geçen akıma kapılmış şahsiyetlerin uydurmaları ile “Kemalizm”e ya da Alevilik gibi geçmişi kısacık olan ve bu topraklara yabancı inançlara dayanmıyor tabii ki bu özelliğimiz.

Sosyolojik olarak toplumların, bahsettiğimiz tepki ya da zorlama koşullarının oluşmadığı ortamlarda bu kadar samimi olarak bir inanışı ya da kültürel değişimi iz bırakmadan kabullenebilmesinin imkanı yoktur.

Bugün bizi biz yapan ve en küçük refleksimize kadar etkisi görülen laikliğin ve hiçbir dinin bir değer yargısı olarak içimizde yaşamayışının dayandığı tek şey onur duymamız gereken “Linobambaki” geçmişimizdir.

Şimdi tarihi bir kenara bırakalım ve gelelim asıl konuya.

Türkçe konuşan Kıbrıslıların bu laik karakteri sizce kimleri rahatsız ediyordur diye sorsam, doğal olarak vereceğiniz cevap Türkiye ve Türkler olacaktır.

Ancak bu tam olarak doğru değil.

Türkçe konuşan Kıbrıslıların laik ve seküler kültürünün rahatsız ettiği bir diğer kesim Rumca konuşan Kıbrıslıların içindeki Yunan milliyetçisi, Bizans hayranı ve Ortodoksluk fetişi siyasi ve dini elittir.

Rumca konuşan Kıbrıslıların içinde bu kesimlerin ortak ve açık tek bayraktarı olarak ise Kıbrıs Kilisesi ve ELAM partisi kaldı bugün.

Bu rahatsızlığın ana sebeplerini dört başlık altında birleştirebiliriz.

Birincisi, Türkçe konuşan Kıbrıslıların bütün dünyanın malumu olan seküler karakteri, Kıbrıs sorunu süresince bize imajımız açısından inanılmaz derece puan kazandırmış olması.

İkincisi, Kıbrıs sorunu içerisinde, Rumca konuşan ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların bütün enstitülerinin diğer toplumdan bir karşıt enstitü bulup sürekli kavga hali ile siyaset yürütebilmelerine karşı, “yüce” Kıbrıs Kilisesi’nin karşısında bir enstitü bulamadığı için bu avantajlı durumdan mahrum kalması.

Üçüncüsü, Kıbrıs sorununa dahil olmayan ve Kıbrıslıların arasında hiçbir zaman bir ayrım yaratmamış “din” konusunun taze bir şekilde gündeme ve bu ortamlara yerleştirmek istenmesi.

Dördüncüsü ise, bu bahsettiğimiz kesimin Türkçe konuşan Kıbrıslıları indirgemek istedikleri “Batı Trakya Türkleri” statüsü. Biliyorsunuz ki Batı Trakya Türkleri’nin bugün toplum liderliğini “Müftüleri” yapmaktadır. Çünkü Yunanistan yasalarına göre bu Türklerin statüsü sadece “Müslüman azınlık”tır. Rumca konuşan Kıbrıslıların Yunan milliyetçisi, Bizans hayranı ve Ortodoks fetişi elitinin Enosis amaçlarının bir parçası da Türkçe konuşan Kıbrıslıları gerçekte ve uluslararası toplum nezdinde bu statüye indirgemektir.

Peki Rumca konuşan Kıbrıslı toplumu içerisinde bile bu modası geçmiş düşüncelerin bayraktarı olan, faşistliği ve gericiliği ile ünlü Kıbrıs Kilisesi’nin bu rahatsızlığını gidermek için bulduğu yöntem nedir?

Türkiye kökenli, TBMM’ne Erdoğan’ın AKP’sinden aday olmak için uğraşan ve FETÖ davalarında adı geçmiş olan KKTC’nin Din İşleri Başkanı Talip Atalay.

Bu şahıs neredeyse koltuğa oturduğu tarihten bugüne faşist Kıbrıs Kilisesi’nin faşist Başpiskoposu Hrisostomos tarafından “Kıbrıs Müftüsü” ilan edilmiş ve güneye geçişleri için özel izin verilmiştir.

Birleşmiş Milletler platformları dahil olmak üzere her uluslararası toplantıya Başpiskoposun elinden tutmasıyla “Kıbrıslı Türklerin Dini Lideri” gibi yer alması sağlanılmış ve Türkçe konuşan Kıbrıslıları, ruhani liderliği olan kökten dinci bir toplum olarak gösterilmiştir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kendi elimizle hediye ettiğimiz Rumca konuşan Kıbrıslı yönetimi de ilkokul kitaplarında bile çocuklara bu Türkiyeli kişiyi Türkçe konuşan Kıbrıslıların dini toplum lideri olarak öğretecek kadar ileriye gitmiştir.

Bunlar ve çok daha fazlası biz uyurken, neredeyse on seneden fazladır devam eden trajedinin bir parçası.

Bu konuyu açıklığa kavuşturan Kıbrıslılar Birliği’nin demeçleri bugün Kıbrıs’ın güneyinde yaşayan toplumun gündemlerinden biri oldu.

Peki Kıbrıslılar Birliği’nin, Türkçe konuşan Kıbrıslıların imajına verilen zarar, Rumca konuşan Kıbrıslı yeni nesillerin beyinlerinin yıkanmasına ve bu faşist kesimlerin toplumumuzu Yunan topraklarındaki “müslüman azınlık” gibi göstermesine karşı verdiği mücadele adanın kuzeyinde önemseniyor mu?

Konunun, sözde sağcı ya da sözde solcu olmaksızın herkes için ciddi olduğunu biliyorum.

Toplumumuzun ortak olarak övündüğü bir geçmişi varsa o da bir zamanlar adadaki din tüccarlarını bu topraklardan defeden bir lider olan Dr. Fazıl Küçük’ün toplumumuzun laik karakterine verdiği değerdir.

Yetmiyor mu? O zaman bazılarınızın diğer önderi Rauf Denktaş’ın din ile arasına koyduğu büyük mesafe ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların seküler kültüründen duyduğu gururdan da bahsedelim isterseniz.

Kıbrıslılar Birliği’nin bir mafya olan Kıbrıs Kilisesi’ni ve Rumca konuşan Kıbrıslı yönetimini karşısına aldığı demeçlerinde söylediği bir nokta ile bitirelim.

“Kilise’yi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bugün yönetenlerin, Kıbrıslıları bir alanda daha bölmek için gerektiğinde işgalci Türkiye ve onun adamları ile bile nasıl flört edebileceğini görüyoruz.”

Ne dersiniz? Herşeye olduğu gibi buna da mı sessiz kalalım. Diğer partileriniz, sendikalarınız, örgütleriniz buna da mı sessiz kalsın? Herşeyimizi kaybettik, karakterimizin onur duyduğumuz bir parçası olan laikliği de mi Türkiye ve Rumca konuşan Kıbrıslı bir kısım hain elitin işbirliği ile bizden sökülüp alınmasına izin verelim?

Siz bilirsiniz, ama unutmayın ki yanlız bıraktığınız diğer mücadeleler gibi buna da karşı duran gerçek Kıbrıslılar var ve her zaman olacaktır bu topraklarda. Korkularınız nedeniyle yalnız bıraktığınız ama sizin onurunuz ve varlığınız için mücadele eden Kıbrıslılar.