“Türkiye’den para gelecek mi” diye soranlara

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (12.04.2020) – Korona virüsün bütün devletlere yaşatacağı ekonomik çöküntü, dünya üzerindeki kukla “devletler” için şimdiden hissedilir duruma ulaştı. Bunun sebebi ise, sadece siyasi amaçlar adına kurulmuş bu yapıların bağlı oldukları ekonomilerin içinde bulunduğu çıkmazlar.

Rusya’ya bağlı sahte kukla devletçikler zaten kıt kanaat yaşamını sürdüren toplumlara ev sahipliği yapmaktaydı. Ancak izolasyonlar sebebiyle korona virüsün bile uğramadığı yerler olmaları ve küçükcük ekonomilere sahip olmaları bu buhrandan onları koruyamadı. Bugün dünya ilgilenmese bu toplumların zaten içler acısı olan yaşantıları daha da darbe almış bir durumda. Arkalarında dev bir Rusya olmasına rağmen.

Türkiye’ye bağlı Kıbrıs’ın kuzeyindeki sahte devlet için de durum pek iç açıcı değil. İzole olmaları sebebiyle nispeten korona virüs vakalarının seyrek olmasına bile sevinecek bir durumda değil buradaki Kıbrıslılar. Ekonomik durum yavaş yavaş “önce sağlık” sözlerini bile anlamsız kılıyor halk için.

Bu sürecin bize tekrar hatırlattığı gerçek ise “sözde” sol cenahın işgal bölgesinde aslında neyi temsil ettiği oldu.

Yaşadığımız dönemde sözde hükümeti de elinde tutan Türkiyeci isimlerden bile “böyle giderse temsil edecek devlet bulamayacağız” sözleri duyuluyor. Olmayan devletin “beka”sından söz ediliyor. “Ana”larından öğrendikleri sözcükler sayesinde genişleyen kelime dağarcıkları ile “sol” güruha volelik paslar veriliyor, hem de hergün.

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bu kini hissetmek imkansız olsa da, özgür bölgedeki insanların bu kriz sonrasında ilk isteyeceği şey Dördüncü Reich* diye adlandırılan Avrupa Birliği’nden kurtulmak ya da Avrupa Birliği’nin statüsünün yeniden gözden geçirmek olacaktır. Bütün bu durum aynı zamanda, Kıbrıs sorunu için Türklerin ortaya attığı “federasyon” fikrinin özgür bölgelerdeki toplum nezdinde daha da zayıflamasına neden olmaktadır.

Ama sözde komünistinden, sosyalistine, sosyal demokratından, solculuğu “tamirci çırağı” dinlemekle sınırlı olanlara kadar hiç kimseden ses seda yok. Bunun nedeni ise, işgal bölgesi yasaları altında kurulmuş bütün siyasi yapılar ve temsil ettikleri insanlar için, bu “devletin” yok olmasının yaşayabilecekleri en korkunç senaryo olması.

Çünkü bugün, o sahte devlet kimisinin emekli maaşını öderken, kimisinin memuru olarak hayatını devam ettirdiği yapının ta kendisi.

Şimdilerde ise hepsinin aklında ya da artık bir çoğunun dilinde olan o soru daha da duyulur oldu.

“Türkiye’den para gelecek mi?”

Havalar güzelken “Ankara, ne memurunu, ne paranı” diyenlerin hepsi yine “madem işgal etti, paramızı da verecek” kıvamına gelmiş durumda.

Yine işgal bölgesinin Türkiyeci isimlerinin “herkes eşit maaş alsın” önerileri, o kitap kulübü komunistleri tarafından duymamazlıktan geliniyor.

Küba devrimi ile birlikte adadan defedilen “yabancı sermayenin” yanında Türkçe konuşan Kıbrıslı komünistlerin “herkes eşit maaş alsın” önerisine cevabı “yabancı sermayenin parasını vergilendirelim” oluyor.

İşgalin ve getirdiklerinin varlığı ile kurulmuş düzenin devamını savunan “Kıbrıs’ta barış engellenemez”ciler her dönem olduğu gibi üstlerine yüklenen görevleri layıkıyla yerine getiriyor.Uzun lafın kısası, bu korona virüs olayı ve ekonomik buhranın, Kıbrıs’ı yabancılardan, memurlarından, nüfusundan ve sermayesinden kurtarmak adına yarattığı büyük argüman, sözde sol ve “barış güvercini” güruhun beslendikleri devletin bekası yarışında heba oluyor.

Bu yaşananlar, adanın iki tarafındaki halkın ortak kaygılarını gündem edinen Kıbrıslılar Birliği gibi kuruluşların, ne Kıbrıs sorunu, ne de toplumsal sorunlarda aynı çizgide olmadığı bu cenahla neden birlik olmadığını merak edenlere de bir cevap aslında.

Onlar adını koymasalarda büyük bir birliğin içindeler ve bazıları bu oyunun bir parçası olmayı her zaman reddediyor ve reddedecek.