Dünya solunun pandemi sınavı

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (05.04.2020) – Korona virüs pandemisinin bu defa inançlarımıza ve hayatımızı adadığımız davalarımıza olan etkisi hakkında yazmak istiyorum.

Özellikle sol ve ilerici davanın içinde yer alanların ve gerçekte var olan yada ne yazık ki kendilerine yarattıkları hayali egemenlerle mücadele eden insanların içinden geçtiği acı boşluktan söz edeceğim.

Kıbrıs, Türkiye ya da Yunanistan. Avrupa, Amerika ya da Asya. Farketmiyor.

Bugün bu pandemiyi, öncelikle insanoğlunun varlığı adına bir an önce geride bırakmak isteyen dava insanlarının başka bir nedeni daha var.

Mücadele ettikleri birçok şeyin halkların gözünde anlamını yitirmiş olması.

Sahip oldukları koltukların ve mevkilerin. Yazdıkları manifestoların, tüzüklerin.

Çünkü kabul edelim. Bu defa gerçekten soru çalışılmayan bir yerden geldi.

Bazıları çıkıp daha önce verdikleri cevapların bu soruya da bir karşılığı olduğunu söyleyecek tabi. İnanmayın.

Çünkü bu mücadelenin içinde gerçekten yer alan herkes bir nebze kayıp bugün. Sessiz.

Kısa süre içerisinde, özellikle de küresel olarak yaşayacağımız ekonomik katastrofi sebebiyle herkes manifestosunu, tüzüğünü değiştirecek ve ceketinin yakasına bir ya da birkaç rozet daha ekleyecek.

Bütün bunların tek bir sebebi var. O da siyasi aktivizmin bazı büyük resimleri hiçbir zaman görememesi yada görmek istememesi.

Görmek istememesi seçeneği daha ağır basabilir.

Günlük hayatımızda yaşadığımız tehditler etrafında insanları bir araya getirmek bile kolay değilken, insanlara göremedikleri bir resim çizip onun arkasından yürütmek “şartların olgunlaşması” presibi ile tezattır.

Ancak bugün nur topu gibi “olgun şartlarımız” var. Yeni ve acil.

Şimdiye kadar büyük çoğunluğu sol ve ilerici ideoloji temelinde oraganize edilen sayısız uluslararası toplantıda yer aldım ve hali hazırda dünya üzerinde küresel çapta mücadele veren ağlar ile Kıbrıslılar Birliği sayesinde ilişkim var.

Karantina günlerimi virüsü ve adamızın özgür ve işgal bölgelerine olan etkisini takip ederek geçirirken son birkaç haftadır başka bir meşguliyetim daha oldu.

Uluslararası anlamda mücadele veren örgütlerin, bu pandeminin Kıbrıs’a getirdikleri hakkındaki sorularını cevaplamanın yanı sıra, bu kuruluşların dünya olarak tecrübe ettiğimiz bu pandemiyi sosyalist mücadelelenin neresine koymak gerektiği hakkında yaptıkları tartışmaların içinde yer almak…

Artık hayatımızın tam ortasında yer alan bu büyük olgu ile mücadelenin nasıl formülüze edilmesi gerektiği konusundaki büyük kafa karışıklığını görmemek elde değil.

Karantina günlerimi virüsü ve adamızın özgür ve işgal bölgelerine olan etkisini takip ederek geçirirken son birkaç haftadır başka bir meşguliyetim daha oldu.

Dünya solunda bu kafa karışıklığı devam ederken, bu yaşananlara mantıklı açıklama ve çözüm getirmeyi bile reddeden egemenler en iyi yaptıkları şey olan zulüm konusunda hız kesmiyorlar.

İlerici siyasilere tutuklamalar, toplumsal mücadelenin içinde yer alan örgütlere baskınlar, seçilmiş yerel yönetim temsilcilerinin koltuklarına gasplar ve hatta konser veremediği için açlık grevi yapan müzisyenler ölmeye devam ediyor.

Sadece Türkiye’de değil. Yunanistan’dan Filipinler’e kadar bütün dünyada. Yarattıkları bu düzen ile içinde bulunduğumuz bütün kaosların sebebi olan egemenler savaş istiyor.

Bunlar solun halkına anlattığı ve verdiği mücalenin temelini oluşturan kavgalar ama dünya solu bugün suskun.

Ne yazık ki mücadele etmekten daha iyi yaptığı şey olan tartışmayla, demagojiyle ve zamanı geçmiş teorilerle içinde yaşadığımız zamanları anlamlardırmaya çalışmakla meşgul yine.

Kendi içlerinde ve halkların gözünde büyük bir sınav veriyorlar.

Bir yandan bu sınavı verirken diğer yandan kurtuluş mücadelesini bırakmamak zor olsada bunu yapabilecek yetiye sahip olmamız gerekiyordu.

Önümüzdeki dönem dünya soluna dün olduğundan daha fazla sorumluluğun yükleneceği bir dönem olacak.

Halkların kurtuluş ve devrime hiç olmadığı kadar yakın olacağı bu dönemde, tanıklık ettiğimiz zor zamanların dünyaya getireceği değişimler ışığında figüran değil yönetmen koltuğunda yer almamızı sağlayacak çözümler ve düşünceler üretmek zorundayız.

Tabi yine geç kalmadan.