“Seçim” yarışının kazananı olmanın tek yolu!

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (08.03.2020) – 2016 senesi. Federasyon görüşmelerinin hareketli olduğu dönemler. Mustafa Akıncı sahte devletin CTP-UBP hükümetinden görüşme masasına konulmak üzere “vatandaş” sayısını istiyor. Aldığı cevap 220 bin.

Bu rakama Türkiye tarafından yaşatıldıkları sosyal, kültürel ve ekonomik baskılardan yurtdışına kaçmak zorunda kalmış insanlarımız da dahil. Sonra asıl merak ettiği soruyu soruyor ve cevabını alıyor. 120 bin Kıbrıslı (karma evliliklerden doğan çocuklar dahil) ve 100 bin Türkiyeli.

2019 senesi. Arada geçen zamandaki bütün sözde hükümetlerin, Türkiye’nin baskıları ve kendi siyasi çıkarları için dağıttıkları vatandaşlıklar bir anda göze batıyor, yine nüfus ve vatandaşlık konusu açılıyor. Birkaç rakam havada uçuştuktan sonra “yetkili” Kudret Özersay konuya son noktayı koyuyor. Üç buçuk sene sonra “vatandaş” sayısı 351 bin. Bir de ekleme yapıyor. Bunların 61 bini yurtdışında yaşıyor. Bu konuya Akıncı bile “üç buçuk sene evvel müzakere masasında da paylaştığımız rakam 220 bin iken bugün nasıl 350 bin olabiliyor, 130 bin kişi vatandaş nasıl yapılabilir” diye sitem ediyor sözde “cumhurbaşkanı” sıfatıyla.

Yurtdışında yaşayan 61 bin kişinin büyük çoğunluğunun Kıbrıslı olduğunu ve seçimlerde oy kullanabilmek için adaya gelmeyecekleri gerçeğini biliyoruz. Ama birazdan yapacağımız ortaokul matematik işleminine bu öngörüyü katmayacağım.

Buna rağmen, 2015 yılındaki seçimlerde oy kullanan kişilerin 2016 yılındaki “vatandaş” sayısı ile aşağı yukarı aynı olduğunu varsayarsak, seçmen kitlesin sadece yüzde 54.5’inin Kıbrıslı olduğunu görebiliyoruz.

Affınıza sığınarak, bu defa mantık çerçecesinde, adadaki Kıbrıslı sayısında bir artış olmadığını varsaymak zorundayım.

Zira yaşanan göçler ve 2010 yılında sahte devletin “İstatistik ve Araştırma Dairesi” başkanının canlı yayında açıkladığı Kıbrıslı sayısı ve Kıbrıslı kadınların inanılmaz az olan doğurganlık oranı verilerini göz önüne alırsam bu sayıyı azaltmam da gerekir ama bunu da yapmayacağım.

Bütün bu durumları göz önüne alarak 26 Nisan 2020 tarihinde yapılacak seçimlerdeki seçmen oranını yine vatandaş sayılarına uygun olarak baktığımızda, Kıbrıslı seçmenin bu defa yüzde 34 oranında olduğu sonucuna varabiliriz. Yani bu işlemi yaparken Kıbrıslı sayısını gerçek dışı olsa da 120 binden fazla olduğunu düşünseniz bile sonuç değişmeyecektir. Yani doluya koysanız olmayan, boşa koysanız dolmayan rakamlar evresini geçeli çok olmuş.

Evet, vatandaş sayısı ile 18 yaşını geçmiş seçmen sayısının aynı olmadığı malum. Yurtdışında yaşayan kişilerin kökeninin yukarıda verilen “resmi” rakamlarda yer almadığı da. Ancak mevcut veriler doğrultusunda yukarıda elde ettiğimiz oranların yanlış olduğu ile ilgili yapacağınız bütün istatistikel ve bilimsel iddialar, Kıbrıslıların oranını artırmak yerine bu rakamlardan daha az olmasını sağlayacak niteliktedir bugün.

Akıncı, şimdiki imajından çok farklı bir şekilde çıktığı 2015 seçim yarışının ikinci turunda, hem Türkiyelilerin oyları, hemde önceki yazılarımda neredeyse isim vererek belirttiğim gibi Eroğlu’na kinli UBP ve DP’li en önemli isimlerinin delicesine uğraşları neticesinde yüzde 60 gibi bir oyla seçimi kazandı. Akıncı’nın illegal yerleşiklerin köylerine gittiği zaman sözlerine Türkiye ile arasının muhteşem olduğunu açıklayarak başladığı konuşmalarından, bu gerçekten herkes gibi kendisinin de farkında olduğu açık.

Sonuç olarak, rakamların ve mevcut durumların apaçık bir şekilde gösterdiği üzere, bugünkü konjüktürde 2015’teki gibi bir sonucun bu seçimlerde yaşanabilmesinin imkanı ve olanağı yoktur.

Bunun aksini savunmak ve olmayacak hayallerin peşinden koşmak sadece Türkiye’nin kurduğu “Türkçe konuşan Kıbrıslıların siyasi iradesinin gaspı” düzenini tasdik etmek demektir. Bu seçim döneminde Kıbrıslıların yapması gereken şey bu düzenin tasdiki değil, dünya kamuoyuna ifşasıdır. Bunun yolu, daha önce defalarca dile getirdiğim gibi, sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek oluşturdukları bir yapının Brüksel, Londra ve New York’ta aktif olarak çalışması ile olabilir. Hangi tip çözüm sorusunun dile getirilmediği, ideolojiden arınmış, sadece “Türkçe konuşan Kıbrıslıların siyasi iradesine yapılan gasp” olgusu altında birleşilecek bir yapıdan söz ediyorum.