Oz Karahan – Afrika Gazetesi (02.02.2020) – Bölünme…
Günlük hayatımızda bu kelimeyi çok kullanıyoruz istemli ya da istemsiz olarak. Bölünmüş bir ada, bölünmüş bir başkent ve bu liste uzar gider. Ancak bu kelimeyi kullanırken düşünmediğimiz şey bir dış müdahale ile oluşan bugünkü durumu kabullendiğimiz, legalize ettiğimiz, normalleştirdiğimizdir.
Aynı zamanda “işgal” kelimesini kullanıyoruz. İşgal bir toprağın yabancı bir devlet veya ordu tarafından istilası demek.
Bu iki sözcüğü kullanırken düşünmediğimiz şey bunların aslında birbirine neredeyse zıt olgular olduğudur.
Rumca konuşan Kıbrıslıların çok hassas olduğu bu konuya bakış açımızın altında kötü bir niyet aranacak durum yok. En azından çoğu Türkçe konuşan Kıbrıslı için bunu söyleyebilirim.
Ancak “Dil Önemli” yazılarının ana konusuda bu. Bir toplum olabilmek için lisanlarımızın aynı olması lüzum değildir ama lugatlarımızın ve sözcüklere yüklediğimiz anlamların aynı olması gerekmektedir.
Bir yandan Türkiye’nin Kıbrıs’ı yani Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiğini söyleyip diğer yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işlevini yitirdiğini ve olmadığını söylemek kadar tutarsız bir şey olamaz. İşgal’den kurtulmak için mücadele etmek demek, işgalden önceki düzen ve nizam için mücadele etmek demektir. Eğer bunun yerine başka bir şey konulması isteniyorsa bu işgalin değil, bölünmenin tanınması anlamına gelmektedir.
Bu ufak gibi görünen ayrıntı aslında söylemlerimiz ve faatliyetlerimiz tutarlılığı adına hayati bir önem taşımaktadır. Kıbrıslılar olarak içinde yaşadığımız bu cehennemi benimsemek, geleceğimiz adına yapabileceğimiz en tehlikeli şey.
Uluslararası alanlarda yaşadığımız kansız soykırımı dillendirirken işgal ve istila kelimelerinden şaşmamamız davamızın daha net ve dosdoğru olması, anlaşılır olması demektir. Derdimizi dünyaya anlatabilmemiz için kendimiz anlamamız, teşhisi koymamız ve tedaviyi bilmemiz lazım.
Bu hatayı sadece “bölünme” kelimesiyle değil oldu ima eden bütün sözcükleri kullanarak yapıyoruz. “Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi” ile başlayan bir cümlenin, “Kıbrıs’ın işgalden kurtulması” ile başlayan bir cümle ile aynı anlama gelebileceğini nasıl düşünebiliriz?
“İsyanımız işgale” deyip “1974 müdahalesi tamamdı ama Türkiye’nin sonra gitmesi lazımdı” demek kadar anlamsız bir şey olabilir mi?
Ama bunları yapıyoruz, yapılmasına göz yumuyoruz, bunların farkedilmediğini zannediyoruz. Ancak Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde yaşayan Kıbrıslılar ve dünya bunları farkediyor, anlam veyemiyor ve yadırgıyor.
Dil önemli… Ağzımızdan çıkan şeylere inanmamız daha önemli…
Mücadele önemli, yalpalamadan dim dik kavga etmek daha önemli.