Yine Orta Doğu ancak bu defa farklı

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (05.01.2020) – Kasım Süleymani öldürüldü. “Ne olacak işte, İran’ın bir generali” diye düşünmeyin. Kasım Süleymani bir figür ve İran rejimi için bir efsaneydi. Askeri anlamda ve gerilla mücadele örgütleyicisi olarak bütün Orta Doğu’da son yüzyılın Napolyon’u gibiydi Şiiler için.

Bir yandan soğuk savaş dönemi zamanlarını anımsatan büyük bir suikast, öteki taraftan artık Amerika’nın yaptırımları sebebiyle dayanacak gücü kalmamış bir İran halkı. Bütün bu sıkıntıların yanlızca İranlıları için değil bölgedeki bütün Şii nüfus için bir anlamı var.

Bölgedeki Şii nüfus derken biraz daha açalım. Irak’ın Şii nüfusu yüzde 60’ın üzerinde ve Saddam’ın devrilmesinden ve ülkenin demokrasiye(!) kavuşmasından sonra her zaman hükümetteki en önemli koltukları ellerinde tutuyor. Lübnan’da ise nüfusun dörtte birinden fazlası Şii. Bildiğiniz gibi Lübnan anayasası, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında olduğu gibi toplumun belli gruplarına kota sağlayan bir anayasa. Bu sebeple Lübnan’ın Meclis Başkalığı makamı her zaman Şii’lere ayrılmış bir koltuk. Ancak Hizbullah sebebiyle Şii’lerin ülkedeki fiili güçü bu koltuktan çok daha fazla.

Ve tabii ki Suriye cephesi.

Burası belkide birçok kişinin atladığı ama bugün yaşananların belkide en büyük sebebi olan yer. Suriye’nin nüfusu ezici bir çoğunlukla Sünni. Daha da önemlisi ülkeyi 1963 yılındaki darbeden itibaren yöneten Baas partisinin Sosyalist Arab milliyetçiliği ideolojisi ile İran’ın islam devrimi idealleri her zaman çakıştı. Ta ki Suriye iç savaşına kadar.

Suriye iç savaşı sırasında İran akıllı bir hareket yaparak Rusya ile birlikte Esad rejimine sonuna kadar destek verdi. Kendilerine göre anti emperyalist bir çizgide, Amerika ve Siyonist İsrail’e karşı bir destek. Kasım Süleymani ismi işte bu destekteki en önemli veen kilit isim oldu. Sayıları çokça olan Şii milis gruplarını organize eden ve ABD, batı ve Türkiye üçgeninin Suriye üzerindeki planlarını bozan kişi işte Kasım Süleymani’dir. Hayatı boyunca yaptıklarını onaylayacak ya da onaylamayacak bir pozisyonda zaten değilim ancak şunu belirtmeden geçemeyeceğim ki yüz yılımızın en önemli askerlerinden biriydi Süleymani. Irak’ta yapılan cenaze törenine katılan binlerce insan da bize Şii mücadele devam ettikçe ismi yaşayacak bir komutan olduğunu gösterdi.

Orta Doğu’da tablo bu olunca, televizyon programları ve sosyal medya yine “3. Dünya Savaşı başlıyor” iddiaları ile doldu taştı. Dünyamız bir cehennem gibi, ve uzun zamandır insanlar “artık bir patlama olsun” diye bekliyor. Olsun da belki dünya biraz acı çeker ve rahatlar diye. Solcular halk hareketlerinin canlanması ile yine “sosyalist devrim” masalları anlatırken, sağcılar olaya daha ekonomik bakarak zamanın geldiğini söylüyorlar.

Hayır, daha zaman gelmedi. Ve hayal ettikleri gibi büyük ve kitlesel bir savaş ya da devrim hareketinin bu dönem olabilmesinin imkanı olduğunu da düşünmüyorum.

Zaman gelmedi, çünkü böyle hareketlerin olabilmesi için henüz aktörlerin tarafları belli bile değil. Bugün büyük ülkelerin çıkarları uğruna içine girdikleri grift ilişkiler böyle radikal hareketlenmelerin olmasını imkansız kılmaktadır.

Bunun için Suriye ve Libya cephelerinde tarafların durumuna bakmanız yeterli. Ancak uzun süredir devam eden dıştan destekli milis savaşları devam edeceğe benziyor.

O yüzden, şu andaki durumda ne Türkiye’nin, ne Rusya’nın, ne de İran’ın yedi düvele karşı savaşa girmek gibi bir şans yok. Amerika’nın İran’a askeri bir operasyon yapabilmesinin olasılığı ise imkansız.

O yüzden biz önümüzdeki pilava bakmaya devam edelim.

En son baktığımda Kıbrıs işgal altındaydı.

Biz ne yapacağız?