Kıbrıslılar: Ölüme yürüyen uyurgezerler

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (01.12.2019) – “Kıbrıslılar ölüme yürüyen uyurgezer gibidirler”. Bu son derece doğru sözlerin sahibi ben değilim. Bu söz geçtiğimiz günlerde sohbet ettiğim üst düzey bir BM yetkilisine ait. Bana bunu söylediği zaman birkaç saniye boş bir şekilde bakakaldım yüzüne. O an konuştuğumuz şey aslında Kıbrıslıların geleceklerine ve vatanlarına karşı olan vurdumduymazlıklarıydı.

Bu genel olarak dışarıdan Kıbrıs sorununa bakan herkesin ilk izlemlerinden biri aslında.

Hem Rumca konuşan Kıbrıslıların, hem Türkçe konuşan Kıbrıslıların elde ettikleri ve yaptıkları onca “barışçı” ve “federalist” gösteri ve protestolarla hiçbir yere varılmadığı bu adada.

Bunun nedeni kuantum fiziği kadar zor değil. Nedeni çok basit.

Kıbrıs’taki siyasi elitin mevcut statükodan ve “federalist piyasadan” elde ettiği çıkar, ayrıcalık ve avanta. Hayatlarını ve siyasi kariyerlerini üzerine kurdukları bu iki olgunun yok olması, ellerinden avuçlarından herşeyin gitmesi demektir bu zümre için.

Peki halk? Bir kısmı o statükocu ve federalist elitist balonun içinde yaşarken, işgalin kahrettiği kısmı ise çözümü hala bu balon içindeki insanlarda arıyorlar. Medyayı, sermayeyi ve arkalarını dayadıkları düzeni ellerinde tutan kesimin şaşaalı yaşamı, normal halkın büyük bir kısmını bunların yanında olmaya itti hep. Çünkü işgal bölgesinde bu elit kesimin bir bölümü Türkiye’nin sermayesi ve siyasi gücünü yanına alarak güçlü görünürken, diğer taraf ise hem Türkiye’ye hemde AB ve BM hibe musluklarına ağzını dayamış vaziyette.

Ülkelerinde yaşamak ve birşeyler yapabilmek için bu kaynaklara muhtaç bırakılmış halk ise bu iki taraf arasında gidip gelmek zorunda bırakıldı. Bu avantaların peşinde olmayıp, Kıbrıs’ı, çocuklarının geleceğini ve toplumunu düşünenler ise bir avuç insan oldu her zaman.

Özgür bölgede ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin pasaport gibi nimetlerini yada topraklarını satarak oluşan bir siyasi endüstri var. Refah bu eksende “yabancı sermayeye” bağlı şekilde oluştu demek yüzde yüz olmasa da gerçeği yansıtıyor. Hallerinden memnunlar.

Rumca konuşan Kıbrıslı federalistlerin ana amacının “siz orada, biz burada” olmasının sebebi de budur. “Kuzey zaten elimizden gitti. Kıbrıs’ın bir yerinde kontrolümüz olacaksa tam olsun” mantığıyla yollarına devam ediyorlar.

Uyurgezerlik… Statükonun siyasi elitlere ve sermayeye sağladığı ayrıcalıklara aşık “uyurgezelerin adası”dır Kıbrıs… Bölücülüğün ve ayrılıkçılığın bile “iki bölgelilik ve iki toplumluluk” olarak peketlendiği bir yerdir…

Ama aynı zamanda bütün bunlara karşı çıkarak “üniter devleti” savunan, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyen ve tek kurtuluşun sahip olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş ile mümkün olduğuna inanan temiz yürekli vatanseverlerin mücadelesiyle aydınlanan bir adadır da burası.

Bütün uyuyanların ve uyutulanların gözlerinin açılması için gerekli olan şey işte bu, daha fazla aydınlık…

Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi’ne gelen yeni bir yasa tasarsı var. “Bütün” Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarından, sahte devleti yani KKTC’yi tanımadıklarına dair bir beyan istenmesi ve vermeyenlerin vatandaşlıktan çıkarılması ile ilgili çok yerinde bir yasa tasarısı. İşte böyle günlerde çıkan ve çıkmayan sesler bize ağzından “birleşik Kıbrıs” lafını eksik etmeyenlerin dürüstlük ve samimiyetlerinin ne olduğunu çok net gösteriyor.

NE OLDU ŞU AVRUPA’DA TÜRKÇE MESELESİ?

Bugün, Avrupa’da gezip tozup, parlamento koridorlarında sırt çantası ile çapkınlık yapan parlamenter, seçilmeden önce “Türkçe’yi Avrupa Birliğinin resmi dili yapacağım” diyordu. Büyük hamlesini(!) seçimlerden aylar sonra verdiği ve Anastasiadis’in daha önce yaptığını söylediği girişimi sorguladığı “mektupcuk” ile duymuştuk.

Yeni bir gelişme var bu konuda. AB Komisyonu eski başkanı Jean Claude Juncker kendisine bu söylediklerinin yerinin Avrupa Parlamentosu değil, AB Konseyi olduğu şeklinde bir cevap vermiş. Ve devam ederek, parlamenterin mektupcuğunda yazdığının aksine Anastasiadis’in konu ile ilgili hiçbir girişiminin olmadığını ve böyle bir girişimi de ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yapabileceğini söylemiş. Bizim parlameter şimdi ne yapacak dersiniz?

Ben söyleyim: Tabii ki o zamanlar danışmanı olduğu Anastasiadis’in ne yapıp yapmadığını bilmiyormuş gibi salağa yatarak, durumdan sıyrılıp, konunun unutulmasını sağlamak için elinden gelen herşeyi!