Üniter devlet, 15 Kasım, KKTC’ci federalistler

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (17.11.2019) – Avrupa’nın en önemli araştırma kuruluşlarından European Social Survey’in (ESS), Rumca konuşan Kıbrıslılar üzerinde yaptığı çalışmaları ve anketi duydunuz mu? Evet, gazetemiz Afrika hariç KKTC’ci ve federalistlerin oluşturduğu bir medyada bu konu pek ele alınmadığından duymamış olabilirsiniz. Ya da herhangi bir çözüm için hayati önem taşıyan bulgulara sahip olan bu çalışma hakkında iki kelam edecek akademisyen veya çok bilmiş aktivist olmadığı için de duymamış olabilirsiniz.

Elbette söz etmeyecekler, çünkü ortaya çıkan tablo çok net ve onlar için rahatsız edici. Rumca konuşan Kıbrıslılar yüzde 57,2 oranında “üniter devlet” istiyor. Üniter devlete karşı olanların oranı ise sadece yüzde 27,4 iken, yüzde 15,4 gerekli olması durumunda üniter devleti destekleyeceğini belirtiyor. Yani üniter devlete karşı olmayan kesim tam olarak yüzde 72,6’dır. Bu rakam aynı zamanda 2004 yılını ve Annan planı için yapılan referandumun sonuçlarını da destekler nitelikte..

Biliyorsunuz, federasyoncuların hayal tacirliği için akıl almaz istatistiki yöntemler kullanmakta üstlerine yok. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özgür bölgelerinde yapılan her seçimde AKEL ve DISI oylarını toplayarak bunu halkın federasyon yanlısı olduğu doğrultusunda satmaya çalışacak kadar gerçeklikten uzaklar. Bu durum, özgür bölgedeki insanların oy verirken işgal bölgesindeki gibi çoğunlukla Kıbrıs sorunu ekseninde hareket ettiği gibi sığ bir varsayımdan kaynaklanıyor olabilir. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti ve özgür bölgelerde yaşayan vatandaşların “gerçek” bir devlet olmanın getirdiği çok başka gündem ve hassasiyetleri olduğunu “unutmak” yada “unutturmaya” çalışmakla yapmak istediklerinin aslında ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Satmaya çalıştıkları federasyon hayali ve kişisel çıkar teknelerini aynı rüzgardan beslendiğini de.

Adanın özgür ve işgal bölgelerindeki federalistlerin sessizce atlatmak istedikleri şeyler sadece araştırmalar ve anketlerle ortaya çıkan toplumsal gerçekler değil. Her 15 Kasım’da ayrı bir paradoks ve çelişki yine kapılarını çalıyor. Özgür bölgelerde içinde AKEL ve DISI dahil bütün partiler ve toplum tek bir yürek olarak “Tek Taraflı Bağımsızlık Bildirisini” ve ardından gelen sahte devlete karşı birleşerek bir Kıbrıslı duruş sergiliyor. Bu haklı ve coşkulu birlikteliğin içinde sadece koyu bir şekilde üniter devlet karşıtı olan birkaç federalist lümpen yok. Çünkü onların işgal bölgesindeki yoldaşları o bölücü-ayrılıkçı bildirgeye imza atan kişilerin ta kendileri. O sahte devletin ilan bildirgesinin altında imzası olan isimlerin hepsi şu anda işgal bölgesinde federalizmi savunan partilerin içindeler. CTP, TDP, TKP-YG, BKP, YKP, istisnasız tüm parti veya particikler. 15 Kasım’da hiçbirinin ağzının açılmamasının bir sebebi de budur.

Bir de bu sene haddinden fazla duyulan iki konunun, bazı insanlarımızın kendilerini aldatmamaları ve karşısındakileri de ahmak yerine koymaya çalışmamaları için altını çizmek istiyorum.

Birincisi bu bildirgenin içinde “federal” Kıbrıs’a atıfta bulunulması hikayesi. Bu atıfın sebebi ne Rauf Denktaş’tır, ne de bu bildirgeye imza atan “barışsever cengaverler”. Bu atıf bizzat Türkiye Cumhuriyeti’nin kendini uluslararası baskılardan koruması amacıyla, kendi isteği üzerine koyulmuştur. Aslında isteği demekte pek doğru değil, bildiriyi yazan ve son onayı verenin kendileri olduğu düşünüldüğü zaman.

İkinci ve daha önemli olan konu ise toplumumuzun zihni ve hafızası ile alay edercesine yayılmaya çalışan, bazı partilerin ve siyasilerin “mecburiyetten” bu bildiriye “evet” dediği saçmalığı. Evet, zaten(!) AKEL’de Enosis’i “mecburiyetten” savunmuştu, 1963 krizi de “mecburiyetten” olmuştu, avukatlar, Derviş Ali Kavazoğlu, Fazıl Önder ve niceleri TC ve içimizdeki hainler tarafından katledilirken “mecburiyetten” sessiz kalınmıştı, TMT camileri “mecburiyetten” bombalamıştı, yine aynı TMT köylerde Türkçe konuşan Kıbrıslıları kurşuna dizerken “mecburiyetten” susulmuştu, 1974 işgali sırasında Türkiye’nin askeri Rumca konuşan Kıbrıslının ırzına da “mecburiyetten” geçmişti öyle mi? Bu topraklardaki korkakların ve hainlerin bir “mecburiyet” listesi olacaksa eğer sayfalar yetmez.

Ancak nedense bu topraklarda bunları söyleyen ve onlara inananlar her devir “mecburiyetten” kahpe yaşamlarını sürdürüp koltuklarını, mevkilerini, ayrıcalıklarını korurlarken, bizim gibi işgale ve işbirlikçilerine karşı mücadele veren “kerizler” hep namlunun ucunda oluyor.

Acaba bu insanlar bir gün “mecburiyetten” yanımıza gelirler mi?

Mesela önümüzdeki kısa bir süre içerisinde çocuklarının bu topraklardaki yaşam hakları ellerinden alınmadan önce. Ya da bir dahaki sefere linç edilmek için gelinen kapının kendilerininki olmadan önce. Bu “mecbur” insanlar acaba kendi çıkarları ve koltukları için, olmayacak bir “federasyonu” savunmaya devam etmek yerine, toplum olarak var olabilmemiz için, Rumca konuşan Kıbrıslı kardeşlerimiz gibi “üniter devleti” anlatmaya ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş için mücadele vermeye başlayacaklar mı?

Tarihte yok olan o kadar çok toplum var ki. Bunun kendi toplumumuzun başına gelmemesini sağlayacak tek gerçekçi çözüm olan cumhuriyetimize dönüşü savunan bizlerin yanına “mecburiyetten” de olsa gelirler mi dersiniz bu herşeyden sorumlu olan sahtekarlar birgün? Gelmesinler.