Gaz konusu hakkında konuşulması gerekenler

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (22.09.2019) – İnsanlarımız yeni duymaya başlasa da, bu gaz meselesi 2000’li yılların başında yapılan araştırmalardan bugüne Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hep gündeminde oldu. Ancak, Türkiye kaynaklı saçma sapan bilgi kirliliği dışında, Türkçe konuşan Kıbrıslıların konu hakkında ne bilgisi, ne de ilgisi hala oluşmamış durumda. Kıbrıslı olmayı elimizdeki ganimetleri kaybetmemek pahasına bir kimlik ve pasaporta indirgemiş olduğumuz gerçeği ile küçük bir balonun içinde yaşıyoruz. Memleketimiz ve çocuklarımızın refahı ile ilgili böyle önemli konuyu yine harami Anadoluluların insafına bırakmış durumdayız.

Hiçbirşey olmamış gibi davranıp Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığımızı IKEA’da sosisli sandviç yemek için kullanırken, o kimliğini taşıdığımız ve parçası olduğumuz devlet komşu ülkeler ile Münhasır Bölge Anlaşmaları yapıyor 2000’li yıllardan beri. Ne için? Refahımız için. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1963 yılında toplumumuzu sindiren ve Türkiye kumandalı bir avuç serseri yüzünden terkettik ve anayasal haklarımızdan “kendi isteğimizle” vazgeçtik. Ancak bugünkü gelinen noktada böyle bir maddi gelirin ne olursa olsun sadece Rumca konuşan Kıbrıslılar tarafından kullanılamayacağı o terkedip kendi ayağımıza sıktığımız Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasıyla belirlenmiş bir şey.

Toplumumuz içerisinde Kıbrıslılar için tek çıkış yolunun açık ve net bir şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş olduğunu savunan bir Kıbrıslı olsam bile, bu yazıyı yazarken, 1963 yılında toplumumuzu bu cehennemin içine sokanların üzerimize yüklediği ağır utancı bende hissediyorum. Federal veya federal olmayan “Taksim” isteyip, o paramparça ettikleri cumhuriyetin adını bir çıkarları olduğu zaman “ama bizim Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımız…” şeklinde aşağılık cümleler ile kullanan insanların bizi halk olarak içine soktukları iğrenç durumdan söz ediyorum. Bugün Mustafa Akıncı sayesinde bu edebiyatın net olarak kime hizmet etmekte olduğunu görüyoruz. Bu kilişe cümleyi kurduktan sonra arkasından “gazın Türkiye üzerinden taşınması lazım” gibi cümleler kurabilmek, işgalcinin borazanlığını yapmaya devam etmek değilde nedir? Biz yok oluyoruz ve seçtiğimiz “sözde” toplum lideri bu gaz konusu ile Kıbrıslılar için bir çıkış yolu yaratmak yerine, başka bir ülkenin ekonomik çıkarlarını için mücadele ediyor. İşte bu sebeptendir ki Anastasiadis’in bize çözümden önce bu enerji kaynaklarından elde edilecek gelirin verilmesi teklifine hayır deme “gaflet ve ihanetini” yapabildi bu şahıs. Bir zamanlar yüzde 18 olan nüfusumuza karşılık devlet kademelerinde aldığımız yüzde 30 ve 40 arasında değişen haklar refere edilerek Anastasiadis tarafından yapılan bu öneri üzerinde toplum olarak durmamamız da bizim ayıbımız. Şuanda adada kalabilen nüfusumuzun yüzde 10’un altında olduğunu düşünürsek telefuz edilen rakamların önemini daha iyi idrak edebiliriz.

Bu ilk değil. Türkçe konuşan Kıbrıslılar 1963’ten beri kaybediyor, ada üzerinde çıkarlarını kovalayan Türkiye ve diğer emperyalist güçler kazanıyor. 1960 anayasasında elde ettiğimiz haklardan bir tık daha fazla hakka hiçbir zaman sahip olamayacağız. Olabileceğimizi söyleyen ve Türkiye’nin çıkarları için çalışan içimizdeki hainlerin yalanlara inanmaya devam edersek kaybetmeye ve yok olmaya devam edeceğiz. Son yaklaşıyor. Biz bu sonun ne olduğunu anlattık, anlatıyoruz, anlatacağız. Bize inanmıyorsanız bu sonun tam olarak ne olduğunu anlamak için Erdoğan’ı dinleyiniz. Yüzde 10’luk nüfusla elde edilecek yüzde 30’u Akıncı’ya reddettirip, “herkes hakkını nüfusu oranında almalı”derken ne demek istiyor? Hangi nüfus, kimin nüfusu? Hadi biraz beyin cimnastiği yapalım.