“Parlamenter” gezmelerde!

Oz Karahan

Oz Karahan – Afrika Gazetesi (15.09.2019) – Avrupa Parlamentosu seçimleri oldu ve bitti. AKEL, oynadığı piyonunu binbir zorluklarla, listeler havada uçuşarak “seçtirdi”. Birçok partilisinin de kalbini kırarak ve güneyde nazının geçtiği bir kesim tabanına “bir kerelik” sözü vererek. Neydi o “bir kere” dedikleri şey? Tabii ki bir “Türk’ün” (yazılarında ve konuşmalarında kendisini öyle tanımlıyor) Avrupa Parlamentosu’na gönderilmesi. Peki bunca zaman akıllarına dahi gelmeyen bu muhteşem fikrin 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde gelmesinin sebebi neydi? Tabii ki Şener Levent ve Yasemin Hareketi’ne karşı Kıbrıs’ın özgür ve işgal bölgelerinde artan toplum desteği. Seçim zamanında yaşananlar, şahsım da dahil olmak üzere Yasemin Hareketi adayları hakkından yapılan aşağılık iftira propagandaları, AKEL’in içerisinde yaşanan çalkantılar ve daha fazlası uzun bir yazı dizisi olabilecek nitelikte. Bunları yazmaya gerek var mı? Var. Nedeni ise kuzeyde yaşayan toplumun güneydeki siyasi atmosferden ve yaşananlardan haberi olmaması, içinde bulundukları politik ilüzyonun, zafer zannettikleri şeylerin aslında büyük bir alay olduğunu farketmeleri için. Bu adam, Türkçe konuşan Kıbrıslıların oyları olmasaydı bile, AKEL’in güneyde yaptığı “liste çalışmaları” ile adını hayatlarında duymamış Rumca konuşan Kıbrıslıların oyları sayesinde seçilecekti zaten.

Bugünlerde, AKEL’in Yasemin Hareketi’ne darbe vurmak amacıyla oynadığı bu “bir kerelik” oyuna gelenlerin ağzında yeni bir edebiyat var. O da “zaten Avrupa Parlamentosu’na birisinin gitmesiyle bir şey olmaz ki. Biz sadece bizden birisinin gitmesi için biz bunları yaptık”. Topluma yaşattıkları ve tarihin unutmayacağı bu ihanetten kendilerini aklamak için uydurdukları yeni bir yalan. Tabii bunu söyleyebilmelerine en büyük destekte oraya gönderdikleri adamın, Kıbrıs bir “yangın yeriyken” Parlamento içinde ve dışında çalışmalarını yürüteceğine, Paris’te, Amsterdam’da gezmeyle-tozmayla, kısaca o olmayan “saçını taramayla” vaktini geçirmesi. Herkes gibi bu adamdan nefret etmelerine rağmen, çıkarları uğruna seçim döneminde AKEL’in kucağına oturmak için, bir sandviç-kolaya seçim günü sıcaklar altında köpekler gibi koşturarak Yasemin Hareketi aleyhine propaganda yapmak için, bir uçak bileti, otel odası ve Brüksel seyahatı için ve ara sıra özgür bölgede kafalarının okşanıp bir “kebapcık” yemek için başta sosyal medya olmak üzere bütün mecralarda azimle çalışan insanlarımız bu yeni yalanı söylüyorlar.

Bunların nedenini aramak için bu insanların cibiliyetine bakmak yeterli. Hepsi teker teker “federasyon piyasası” içinde yer edinmiş insanlar. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’e bağlı ajansların hibeleri ile hayatlarını idame eden asalak tayfasından söz ediyoruz. Kimisi bu hibeler ile iş kuruyor, kimisi işini büyütüyor, bir çoğu da başkalarının işlerini yürütüyor yani kendi deyimleriyle “Project Coordinator’lük” falan yapıyorlar. Yani anlayacağınız, bunları bu adaya bağlayan tek şey bu hibeler ve fon muslukları. AKEL’e yanaşmalarının sebebi ise işgal bölgesindeki hayatın onlar içinde zorlaşması. Heralde zannediyorlar ki birgün o “project”leri bitip özgür bölgeye geldiklerinde AKELciler onlara kucak açacak.

Hatırlayalım, bunların bir kısmı yakın zamanda mesleklerini “neden güneyde” yapamadıklarından dem vurup o “iki bölgeli-iki toplumlu federasyon” rüyaları ile ortadan kaldırmak istedikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki hakları” için ağlıyorlardı.

Kısacası her zaman kişisel çıkarlar ile bir baş okşama ve kebapcığa tav olmuş bu zihinlerin açtığı bir çukurun içindeyiz toplum olarak. Onların keyfi yerinde. Gezmelerden fırsat bulabilirse, bir beş seneliğine birkaç ay evvel nefret ettikleri ama şimdi Avrupa Parlamentosu’na gönderdikleri yeni ustaları kol kanat gerecek onlara. Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların yaşadıkları cehennemi o Parlamento’da birileri konuşacak mı?

Tabii ki hayır. Ne gerek var. Çünkü onlara göre “Zaten Avrupa Parlamentosu’na birisinin gitmesiyle bir şey olmaz ki. Onlar sadece onlardan birisinin gitmesi için bunları yaptı”.