15.09.2024 – Devrimci Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Koordinasyonu (ICOR), Arjantin’den Filistin’e, Almanya’dan Kongo’ya, Tunus’tan ABD’ye ve Meksika’dan Kıbrıs’a kadar 45 ülke ve 40 örgütten 700’den fazla katılımcıyı Almanya’nın Thüringen kentinde bir araya getiren “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” seminerini düzenledi.
Kıbrıslılar Birliği seminerin “Lenin ve Ulusal Kurtuluş Mücadelesi” bölümüne katkıda bulunmuştur. Kıbrıslılar Birliği’nin yanı sıra Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, Meksika Komünist Partisi Destek Örgütü, Afganistan Dayanışma Partisi, Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) (Kitle Çizgisi) ve Almanya Marksist-Leninist Partisi temsilcileri de önemli katkılarda bulundular.
Uluslararası İlişkiler Komitesi üyesi Eren Ali tarafından okunan Kıbrıslılar Birliği’nin katkısında, Lenin’in ezen ve ezilen ulusların milliyetçiliği arasındaki ayrım vurgulanarak, gerçek enternasyonalizmin ulusal kurtuluş mücadelelerini desteklemeyi ve gerçek eşitlik ve dayanışmaya ulaşmak için emperyalist güçlerin şovenizmiyle mücadele etmeyi gerektirdiği savunulmuştur.
Kıbrıslılar Birliği’nin “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” seminerine katkısı aşağıdaki gibidir:
Lenin ve Ulusal Kurtuluş
“Ulusal sorun” Lenin’in düşüncesinde merkezi bir yer tutar, emperyalizm ve devrim sorununun tam ortasında durur.
“Sosyal devrim” der Lenin, “ancak, gelişmiş ülkelerde proletaryanın burjuvaziye karşı iç savaşının, gelişmemiş, geri ve ezilen ulusların ulusal kurtuluş hareketi de dahil olmak üzere, bütün bir demokratik ve devrimci hareketler dizisiyle birleştiği bir devir biçiminde ortaya çıkabilir”…
Çünkü Marx ve Engels’in öğrettiği gibi, ulusal sorun çift yönlü bir boyunduruktur.
Marx’ın dediği gibi “Başkasını ezen bir ulus asla özgür olamaz” ve Engels’in anlattığı gibi: “İrlanda tarihi bize, bir ulusun başka bir ulusu boyunduruk altına almasının ne büyük bir felaket olduğunu gösterir. İngilizlerin bütün kötülükleri İrlanda’ya varır. Eğer İrlanda’da askeri yönetim kurma ve orada yeni bir aristokrasi yaratma zorunluluğu olmasaydı, İngiltere’de tarihsel gelişme başka türlü olurdu”…
İşte tam da bu yüzden Marx şöyle der: “İrlanda’dan kurtulmadığı sürece İngiliz işçi sınıfı hiçbir zaman herhangi bir başarı gösteremeyecektir. Kaldıraç İrlanda’da uygulanmalıdır”…
Marx ve Engels’in en iyi öğrencisi olan Lenin bu noktayı ele alır ve ezen ile ezilen arasında net bir ayrım yapar. Büyük Rusların ve İngilizlerin milliyetçiliği ile Polonyalıların ve İrlandalıların milliyetçiliği arasında ayrım yapar. 1915’te yazdığına göre bu ayrım “emperyalizmin özü”dür.
Milliyetçilik sözkonusu olduğunda kapitalist gelişme içinde iki eğilimden bahseder Lenin:
“Her türlü ulusal baskıya karşı mücadele” ve “Ulusal devletler için ‘ulusal pazar’…”
Emperyalizm ve devrim çağında, yani Lenin çağında “ulusal sorun”u küçümsemek ya da yok saymak içine düşülecek en büyük bataktır. Ezen ulus şovenizminin ya da liberalizmin birleştiği nokta tam da buradadır. “Ulusal sorun” ekonomizmin ya da liberal kimlik siyasetinin altına kolayca süpürülür.
Günümüzde soyut “işçi hakları” ve “halkların kardeşliği” söylemi karşımıza renk-körü ırkçılık (colorblind racism) olarak da çıkar.
Soyut ve içi boş sahte bir “enternasyonalizm” söyleminin kolayca ezilen uluslara karşı silah olarak kullanıldığı bir çağdır emperyalizm çağı. En kolayı “enternasyonalizm” adı altında “bütün miliyetçilikler aynıdır” ya da “ezen ile ezilen ulus milliyetçiliğinin birbirinden farkı yoktur” yaklaşımıdır.
Burada Lenin’e başvurmak durumundayız:
“Genel olarak milliyetçilik sorununun soyut biçimde sunuluşu hiçbir işe yaramaz.
Ezen bir ulusun milliyetçiliği ile ezilen bir ulusun milliyetçiliği, büyük bir ulusun milliyetçiliği ile küçük bir ulusunki arasında ayrım yapmak zorunludur…
Biz büyük bir ulusun mensupları olarak, tarihsel pratik içinde, hemen hemen her zaman, ötekilerin haklarını sayısız defa çiğnemekten suçlu olduk…
Bunun içindir ki, ezenler bakımından enternasyonalizm, yalnızca ulusların biçimsel eşitliğinin tanınmasından ibaret kalmamalı, gerçek pratikte var olan eşitsizliği ortadan kaldırmak için, ezen ulusun, büyük ulusun aleyhine bir eşitsizlik içermelidir…
Bunu anlamayan biri, ulusal soruna gerçek proleter yaklaşımını anlamamış demektir, bakış açısı özünde hala küçük burjuvadır ve dolayısıyla burjuva bakış açısına kadar alçalacağı kesindir”…
Biçimsel eşitliğin ötesinde gerçek eşitliği sağlamak için, Lenin, ezen/büyük ulusun aleyhine ezilen/küçük ulusun lehine önlemler önerir.
Hepimiz kardeşiz evet, ama önce eşit olmak kaydıyla!
Hepimiz sınıfımızın neferiyiz evet, ama önce ezen ulus şovenizminin boyunduruğundan kurtulduğumuzda!
Hepimiz enternasyonalle kurtuluruz evet, ama önce tarihi ezen ulus aleyhine çevirdiğimiz takdirde!
Lenin’in bu kadar net bir şekilde ortaya koyduğu ezen ile ezilen ulus arasındaki ayrımı “bütün milliyetçilikler aynıdır” halısının altına süpürmek ezilen ulusların boyunduruk altına alınmasını savunmaktan başka birşey değildir.
Ezen ile ezilen ulusun birbirinden ayrıştırılarak değerlendirilmesi Lenin için bir zorunluluktur. Bu bağlamda Lenin’in sözcükleri ile söylersek, sosyalizmin ulusal sorun konusundaki programı “ezen ulus sosyalistlerinin iki yüzlülüğünü ve korkaklığını göz önüne alan” bir program olmak zorundadır.
Ezen ile ezilen ulus arasındaki ayrım soyut değil somuttur ve haksız sömürge savaşları ile haklı ulusal kurtuluş mücadelelerine alınacak tavrı belirler.
Bazı tarihsel örnekler verelim:
1839-42 arası İngiltere’nin Afganistan’a karşı savaşını “rezil” olarak niteleyerek Afganistan’ı savunur Marx.
1856-57’de İngiltere’nin İran’a karşı açtığı savaşta Marx İran’ın safındadır.
1856-59’da Avrupalıların Çin’e açtığı “İkinci Afyon Savaşı”nda Marx ve Engels Çinlileri savunmaktan geri durmaz.
İngiliz sömürgeciliğine karşı 1857-59 Hint “ulusal isyan”ını desteklerler.
Üçüncü Bonaparte’ın 1861-67 Meksika seferinde Fransız sömürgeciliğine karşı çıkar Marx ve Engels…
1882’de Mısır’da İngiltere’ye karşı gerçekleşen Arabi Paşa isyanında Marx ve Engels Mısırlıların safındadır.
1900’de Lenin Çin’de patlak veren Boxer ayaklanmasına karşı emperyalist birliklerin arasına Rus askerlerinin katılmasına karşı çıkar.
Fas’ta Fransızlara ve İspanyollara karşı Abdulkerim önderliğinde 1921’de başlatılan 1926’ya dek süren ayaklanmaya Komünist Enternasyonal destek vermişti.
Yakın tarihe kadar daha fazla örnekle devam edebiliriz. Arada istisna vakalar vardır. Marksizmin öğretisinden şaşanlar ezen ile ezilen arasındaki ayrımı şaşırarak “tarafsız” kalır Körfez’den beridir devam eden bütün savaşlarda.
Ezen ile ezilen arasındaki ayrımı şaşırdığımızda:
Filistin ulusal kurtuluş mücadelesine ihanet ederiz. İşgalci yerleşimci teröristler ile yerli direniş arasında “tarafsız” kalırız…
Fransız sömürgesi Yeni Kaledonya’da günümüzde yerleşimci sömürgeciliğine karşı mücadele eden yerlilerin varoluş mücadelesini anlayamayız.
Dilleri yasak olan Kürtlerin “halkların kardeşliği” kisvesi altında Türk milliyetçiliğine boyun eğmesini bekleriz.
Puerto Rico’da yerli nüfusun yerine başka bir varlık yaratmak için ABD’nin yerli nüfusu tamamen yerinden etmesini her yerde olan basit bir “neo-liberal bir süreç” olarak görürüz.
Kıbrıs 50 yıldır Türkiye’nin işgali altındadır, toplam nüfusun 3’te 1’ini silah zoruyla evlerinden kovdu Türkiye, yerlerine Anadolu’ndan nüfus taşınarak yerleşimci kolonizasyonu kuruldu. Irlanda’da, Filistin’de, Yeni Kaledionya’da, Kürdistan’da, Puerto Rico’da ve nice başka sömürgede yaşanan süreçler Kıbrıs’ta iç içe geçti. Kıbrıs tarihinden de biliriz biz ezen ile ezilen arasındaki ayrımı.
Ezen ile ezileni ayırmak zorudayız çünkü Lenin’in dediği gibi “emperyalizmin özü”dür.